Laborans; Ne İstiyoruz, Nasıl Yapacağız?


Laborans 26.03.2022

    Bundan sadece birkaç ay önce “Sosyalist Kültür ve Siyaset” perspektifiyle yola çıktık. Bu perspektifin ne kadar geniş anlamlar ifade ettiğini biliyorduk. Yaptığımız birkaç aylık paylaşımın bunun bir önizlenimini verdiği kanısındayız. Şimdi sıra bir sonraki adımda. Bu adımda yanımızda daha fazla yoldaş görmek istiyoruz; biliyoruz ki bu inşa ancak geniş bir kolektifin ürünü olabilir. Onun için bu zamana kadarki sürecimizi beğenen her sosyalist devrimcinin katkısını talep ediyor; “Sosyalist Kültür ve Siyaset” perspektifimizi kısaca özetlemek istiyoruz.

 

Sosyalist Kültür

 

Hem Türkiye’de hem de dünyanın her karış toprağında devrimcilerin mücadeleleri ve birikimleri var. Devrimciler, hem burjuva siyasal iktidarın her zerresine karşı hem de burjuva egemen kültürüne karşı proleter kültürün kendisini inşa etmek için mücadele verdi.


Bugün, burjuva siyasal iktidarların her geçen gün daha fazla sağa kaydığı, aynı zamanda egemen ideolojinin kültürel bir yozlaşmayı körüklediği bir andayız. Sanat, edebiyat, bilim vb. başlıkların sermayenin kıskacında özgün gelişimine odaklanamaması toplumsal gelişimin önünde en büyük engel olmaya devam ediyor. Bütün insanlığın gelişimine katkı sunabilecek teknolojik atılımların, bilimsel gelişimlerin sermayenin emrine verilmesi dünyamızı yaşanmaz hale getirmeye "yarıyor". Bireyler topluma ve kendilerine yabancılaşıyor. Kapitalizm, insanları kendini düşünmeye ve kendi çıkarları dışında herhangi bir şeyi düşünmemeye itiyor. Böylece insanlar bencil, rekabetçi ve yalnız bir yaşam sürüyorlar. Yani kapitalizm için "kullanışlı bireyler" haline geliyorlar. Bu kullanışlı birey olma hali aynı zamanda bireysel ve toplumsal depresyonu artırıyor.


"Peki hep böyle mi gidecek?" sorusu birçok değerli düşünür tarafından cevaplandı ve cevaplanmaya devam ediyor. Biz “Peki hep böyle miydi?” veya "Bu duruma itiraz edenler yok muydu?" sorularına cevap vermeye çalışıyor ve geleceği geçmişin ve bugünün deneyimleri ile güçlendirmeyi amaçlıyoruz.


Her coğrafyada yaratılan mücadele ve yönetim deneyimlerinin tamamını değerlendirmek geleceğin rehberliğini oluşturabilir. Mücadelenin en özgün yanları bile evrensel derslerin çıkarılmasında yardımcı olabilir. Yani bizim yaratılması/geliştirilmesi gerektiğini düşündüğümüz Sosyalist Kültür'ün ilk ayağı mücadelenin inşasıdır. Bu noktasıyla bizim çağrımız devrimci bir sosyalist mücadele; göstermeye çalıştığımız ise detaylarından bağımsız sosyalist devrimci mücadele deneyimleridir. Bu mücadele deneyimlerinin köşe taşları bilinmekte(Küba ve Latin Amerika, Sovyetler, Çin vb.) ve tartışılmaktadır. Fakat köşe taşlarının diğerlerini kenara bıraktığı bir olguyu kabul etmiyoruz. Elbette her devrim, teorik tartışma veya devrimci kişiler bize aynı derecede veri vermezler. Birileri diğerlerinin yol açıcılığını yapar, daha yoğun ve daha geniş tartışmalara kapı açar. Fakat bu diğerlerinin bilinmemesi, diğerlerinden bir şey öğrenilmeyeceği anlamına gelmemektedir. Aksine dünyanın her yanında oluşmuş deneyimleri öğrenmek, üzerine metinler okumak komünist mücadelenin ne kadar çok insana dokunduğunu gösterdiği için bile kıymetlidir.


Bugüne kadar yapılan Twitter paylaşımlarından da gördüğümüz durum, tanınmayan bir devrimci liderin veya fazla bilinmeyen bir ülkede var olan bir ayaklanmanın, bilindik devrimci önderler veya devrimci ayaklanmalardan daha az ilgi görmesidir. Biz bunun ana sebebinin, çoğunluğun, paylaşılan devrimci kişiliği veya ayaklanmayı “bilmemesinden” kaynaklandığı kanısındayız. Bu sebeple Laborans, sitesinde dünyanın dört bir yanındaki deneyimleri inceleyen, devrimcileri tanıtan veya tartışan yazıların geniş bir yer tutmasını istemektedir.  


Gelelim Sosyalist Kültür’ün bizim için önemli olan bir diğer başlığına. Devrimciler zaman zaman, yıkma üzerine konuştukları kadar yapma üzerine konuşmazlar. Çünkü sosyalist toplumun kendisine dair detaylı söz söylemek sizi çok rahat bir şekilde ütopyacılığa sürükleyebilir. Toplumsal koşulların nasıl gelişeceği, hangi sorunlar veya avantajların var olacağını kestirmek çok güçtür. Fakat kapitalist egemenliğin yıkılmasına dair somut stratejik taktikler, kapitalizmin içsel dinamikleri vb. birçok başlıklar kısa ve orta vadede neyi, nasıl yıkacağınıza dair daha fazla izlenim vermektedir. Bütün bu doğrular, yapma ile yıkma arasında mekanik bir aşama göstermemektedir. Sosyalistler yıkarken neyi kuracağını da tartışmalı, tartıştığı düzlemde  ilksel de olsa adımlar atmalıdır.


İşte biz bu “ilksel” gösterme haline Sosyalist Kültür diyoruz. Sosyalist sanat, dayanışma, mücadele, edebiyat gibi birçok başlığı buraya koyuyoruz. Yıkmayı (siyasal iktidarın zaptını), sadece burjuva siyasal normlarına saldırı olarak düşünmüyoruz. Siyasal iktidarın zaptını,  egemen ideolojinin zor aygıtına sadece askeri güç ile değil, toplumsal meşruluk araçlarına, gündelik yaşamdaki hegemonya aygıtlarına kısacası iktidarın bütün yarattıklarına karşı topyekün bir saldırı olarak görüyoruz. Topyekün saldırı sadece siyasal devrimin gerçekleşmesi değil ondan sonraki toplumsal devrimin de tohumlarının atılması anlamına gelmektedir. Devrimin toplumsallaşması işte bu tohumlarda yatmaktadır.


Bu “tanımlama” bizi çok geniş bir alana sürüklüyor, zevkle sürükleniyoruz!


Bütün bunların tamamı Sosyalist Kültür başlığına sanat, mücadele, dayanışma, edebiyat vb. kavramları da sokuyor ve bu kavramları önemli kılıyor. Örneğin ünlü bir devrimci önderin fotoğraf karesini bilmek, deklanşöre basan sosyalist gazeteciyi de bilmek anlamına gelmeli.  Bir direniş veya yönetme deneyimine  aynı zamanda proleter sanatçıların gözüyle bakılmalı, ortaya çıkardığı birçok ürünün olduğu bilinmeli, Enternasyonal marşı her dinlendiğinde, onu yazan ve besteleyen Fransız işçiler de aklımıza gelmeli.


Bunları bilmek veya tartışmak, burada ürün üretmek ve kavga etmek… İşte bizim sınıfa karşı sınıf, hegemonyaya karşı hegemonya kurmamızı sağlayacak araçlar.


Bizim için Sosyalist Kültür’ün ikinci başlığını da bu oluşturuyor. Toplum karmaşık ağlar ile çevirili ise, iktidar her alana sızmış ve kendisini saklıyorsa ona karmaşık bir siyasal-kültür birikimi ile saldırmak gerekir. Proleter siyaset, proleter yaşamı, kültürü de kapsamak zorundadır.


Sosyalist Siyaset


Yukarıda bahsedilen başlıkların çoğu bizi bir alana itiyor; siyaset ve özelinde Marksistlerin siyasal üretim zeminlerinin gelişkinliği. Laborans olarak tek başımıza bu üretim zenginliğinin tamamının gelişkin temsilcisi olduğumuzu iddia etmiyoruz. Biz, derdimizi anlatırken aynı zamanda Marksistlerin üretimlerini paylaşabilecekleri gelişkin bir zemin olmayı da amaçlıyoruz.


Bu amaç ilk olarak iki ayrı “kategoride” yazılar yayınlamayı gerektiriyor. Birisi Laborans kolektifine katkı sunan, tartışan veya düzenli yazmak isteyenler için olan “mutfak” bölümü, bir diğeri ise sitemizde belirlediğimiz çizgiler ışığında (Ki bu çizgiler bilerek “geniş” tanımlanmıştır.) isteyen herkesin yazı yollayacağı bir “forum” bölümü oluşturmak. Burada belirtmek gerekiyor ki “forum” bölümünü geliştirmeyi motor gücü olarak görüyoruz ve buna önem veriyoruz.


Marksizm bize bir yöntem kazandırıyor. Bu yöntem ezbere dogmalar değil yaşayan ve yaşanan her şeyi yorumlama yeteneği de kazandırıyor. Fakat teorimiz (elbette ki bilerek) güncel siyasal alanın kendisine “nasıl bakılacağı” yönünde pek de bir şey sunmuyor. Bir Marksist'in asli görevi, öğrendiği yöntem ile özgün koşulları birleştirmek yani “siyaset” yaratmak oluyor.  İşte bu canlı hal, elbette canlı tartışmalara, taktik ve stratejik ayrılıklara  sebep oluyor. Biz bu “ayrım”ın kendisini politik zeminde var ettiği sürece zenginlik olarak görüyoruz. Komünistlerin tartışmaktan, polemik yapmaktan korkmaması gerektiğini düşünüyoruz.


Fakat bu zemin gün geçtikçe altımızdan kayıyor, kendi politik hattını gözü kapalı ören, onun dışındaki her  yaklaşımı teorik bir zeminde değil dışlayıcı bir sertlikte mahkum etmeye çalışan bir kaba yöntem haline geliyor. Kimse kendi dışındakini okumuyor veya merak etmiyor. Laborans’ın “forum” sitesi bu halin rahatsızlığının ürünüdür. Tek bir konuda art arda iki farklı yaklaşımın birbirini en ağır teorik tartışmalara iten verimli bir alanıdır. Elbette bunun söylenmesi ile hayata geçmesi arasında bir açı olduğunun farkındayız. Fakat bu açının bizim tarafımızdan yapay bir şekilde kapatılamayacağını da belirtmek istiyoruz. Biz Marksist bir zemine oturan genel devrimci ilkelerimizi ifade etmek ve politik alanı aşındırmayacak her fikrin kendisini  ifade etmesini sağlamak istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki yazılanlar devrimci politik hattın dışında değilse eğer, yazılanlara katılmayanlar için bile öğretici, ilerletici olacaktır. Çünkü biliyoruz ki herkesin yazabildiği bir alanı herkesin okuyacağını bilmek, yazarı bir olguyu eleştirirken birden fazla kez düşünmeye teşvik edecektir.


Yukarıda bahsedilen alan (yani sitenin “forum” bölümü) liberal anlayışta oluşturulmak istenen bir serbest kürsü  mantığı değildir elbette. Her şeyin ve herkesin yazabildiği değil devrimci, toplumcu bir politik hattın kendisine dair sözleri olanların söz söylebildiği bir mecradır yaratılmak istenen.


Birkaç ay önce bir “Twitter” hesabı olarak yola çıkarken bu satırları dostlarımıza “ilerideki hayalimiz” olarak anlatıyorduk. Şimdi satırların yazılışı bizim için bütün hayalin gerçeğe dönüşünün onurlu yolculuğudur. Tam anlamıyla gerçekleşmesi ise, yapılan faaliyeti beğenenlerin hiç tereddütsüz bize katılması, üretmesi veya üretenleri desteklemesidir. İşte o zaman bizimle daha büyük hayalleri paylaşan insanların fazlalığı ile daha hızlı yol alacağız.


İnanıyoruz ki kolektif bir yaşama küçük bir katkı olmasını istediğiniz Laborans, ancak kolektif bir ürün olarak gelişebilir.