Marx'ın Gizli Hazinesi: Grundrisse
Karl Marx’ın eserleri hem dünya sosyalist hareketi için hem de ekonomi-politik alanında akademik çalışmalar yapanlar için kurucu nitelikte olmuştur. Bu eserler arasında belki de en bilineni ve Marx’ın magnum opus’u* olarak niteleyebileceğimiz kitabı Das Kapital’dir. Bu eserin ortaya çıkışı uzun yıllar süren titiz bir çalışmanın ürünüdür. Tam da bu titiz çalışmanın notlarının derlenmesinden oluşan ve Marx öldükten yıllar sonra yayınlanan Grundrisse ise aynı ilgiye mazhar olmamış, Marx’ın eserleri arasında belki de en az okunan, üzerine en az yazılan kitaplardan biri olmuştur. Grundrisse’nin daha az popüler olmasının arka planında Kapital’in gölgesinde kalarak aynı temaların tekrarlanması, geç basım tarihi, Marx’ın aldığı notlardan derlenmiş ve yayınlanmak üzere yazılmamış olması sebebiyle bütünlükten uzak dağınık bir anlatıma sahip olması gibi nedenler gösterilebilir. İlk basımı 1939 yılında yapılan ve Almanca dışındaki dillere ancak 1960lı yıllarda çevrilmeye başlanan bu eser Marx’ın Kapital’e gidiş sürecindeki düşünsel dünyasını ve Marksist literatürün temel kavramlarını anlamak için önemli bir hazine olarak görülebilir.
Marx, 1957’de Fransa’da patlak veren büyük ekonomik krizi anlama çabasıyla ekonomi çalışmalarına yönelir ve 1857-58 yıllarında bu devrimci arayış bugün kısaca Grundrisse (tam adıyla Grundrisse: Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma) olarak okuduğumuz eserin tohumlarını atmış olur. Marx ilk etapta bu çalışmayı 6 kitaplık bir eser olarak planlar, ancak bu planda ilk kitap olan Sermaye (Kapital)’yi, onun da sadece belirli kısımlarını tamamlama fırsatı bulur.
Marksistler arasında Grundrisse denildiğinde ilk olarak Marx’ın yazdığı Önsöz akla gelir, ancak bu eser Marksist dünya görüşünü kavrayıp geliştirmek için bize çok daha fazlasını sunar. Kitabın içeriğine geçmeden önce Grundrisse’nin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hak ettiği değeri görmediğini vurgulamak yerinde olacaktır. Ahmet Tonak’ın Marksist Klasikleri Okuma Kılavuzu’nda ifade ettiği gibi bu eserin ilk Türkçe çevirileri parça parça olarak 1967-1979 yılları arasında farklı tarihlerde yapılmıştır. Grundrisse’nin tam metninin çevirisi ise ancak 2003 yılında Arif Gelen tarafından tamamlanmıştır. [1]
Marx, Grundrisse’nin ilk sayfalarında Adam Smith ve David Ricardo gibi klasik iktisatçılarla polemiğe girişir. Bu noktada Robinson Crusoe metaforuna başvurarak klasik ekonomi-politikçilerin evrensel, zamanın koşullarından bağımsız bir ekonomik çerçeve ve kavramlar oluşturmasını eleştirir. “Bağımsız, tarih dışı bir üretim yoktur” diyerek üretim koşullarının tarihiliğini ve her toplumdaki özgül karakterini vurgular. Hemen ardından “Para Üstüne” başlıklı bölümde polemiğe ütopik sosyalistlerden Joseph Proudhon ile devam eder. Felsefenin Sefaleti kitabındaki görüşlerinin bir özeti olarak görülebilecek bu bölümde para yerine Proudhon’un önerisi olan “saat kuponları”nın kullanılmasının üretim ilişkilerindeki temel çelişkiyi ortadan kaldırmak yerine bu çelişkileri farklı biçimlerde yeniden üreteceğini anlatır. 160 yıldan daha eski olan bu satırlar, dünya kapitalist sisteminin bugünkü krizini ve burjuvazinin bir kanadının bu krizi bölüşüm ilişkilerini “demokratikleştirerek” evrensel temel gelir (Universal Basic Income) önerisini ortaya atmasını hatırlatır. Bu kavramsal çerçeveden hareket ederek Marx, üretim ve tüketimin birbirinden ayrı ele alınamayacağını bu ikisinin organik bir bütünlük (totality) oluşturduğunu anlatır.
Kitabın büyük bir çoğunluğunu oluşturan “Sermaye Üstüne” bölümünde ise sermayenin oluşumu, niteliği ve dolaşımı detaylıca tartışılır. Bu noktada Marx’ı öncülü olan burjuva iktisatçılardan ayıran temel tespitini görürüz; artı değerin ve dolayısıyla sermayenin kaynağı emektir. Daha doğru bir ifadeyle söylersek, soyut ve somut emek arasındaki ayrımın kavramsallaştırılması ve bu noktadan hareketle artı değer analizinin yapılmasıyla Marx, politik ekonomi alanına özgün katkısını koyar. Marx sayfalarca emek ve sermaye arasındaki diyalektik ilişkiyi inceler ve bu süreci şu cümleyle özetler: “Kapitalist işçiyi, işçi de kapitalisti üretmektedir.” Ayrıca Sermaye’nin sadece para ya da bir nesne olarak kavranamayacağını bir toplumsal ilişki olarak görülmesi gerektiğini açıklar. Hatta bir adım daha ileri giderek Sermaye’nin basit bir ilişki yerine bir süreç (process) olarak algılanması gerektiğini savunur. Böylece Sermaye’nin dolaşım ve üretimden bağımsız düşünülemeyeceğini yöntemsel olarak bunu yapan Bastiat ve Proudhon gibi isimleri eleştirerek anlatır.
Grundrisse’nin son bölümlerinde iki alt başlık dikkatimizi çeker; bunlardan biri “Kapitalist Üretim Öncesi Biçimler” (Nişanyan’ın çevirisinde Başlık 12), diğeri ise meşhur “kar oranlarının düşme eğilimi yasası”nın ortaya koyulduğu son başlıktır (Başlık 16). Marx, Kapitalist Üretim Öncesi Biçimler’de üç farklı üretim tarzını tarihselliği ile inceleyerek bugün özellikle akademide kendisine ve takipçilerine yöneltilen determinizm eleştirisine yanıtlar üretebilecek vurgular içerir. Kitabın son bölümünde ise kar oranlarının düşme eğilimi yasasını açıklarken bugün yine sıkça tartışılan “Makine artı değer üretir mi?” sorusunu ele alır. Bu soruyu cevaplarken Marx’ın geliştirdiği formülasyon sabit sermaye (makineler) ve üretim araçlarının gelişim düzeyi arttıkça (başka bir deyişle teknoloji geliştikçe) sermayenin kendisine oluşturduğu ayak bağlarının da arttığı yönündedir.
Marx’ta görmeye çok da alışık olmadığımız geleceğin komünist toplumuna dair öngörülerden birinin ipucunu yine bu eserde bulabiliriz. Marx, “Zenginliğin ölçüsü emek süreci değil, disposable time (harcanabilir/boş zaman) olmalıdır” diyerek geleceğin komünist toplumuna dair nadir öngörülerinden birini yapar. Daha sonra Kapital’de ayrıntılı bir şekilde ele alınacak birçok önemli kavram bu çalışmada “ham” halleriyle yer alır ve okuyucuya Kapital öncesi bir teorik kavrayış kazandırır. Bu kavramlardan bazıları şunlardır: artı değer, meta, emek-gücü, sabit sermaye, değişen sermaye, sermayenin yeniden üretimi, üretim araçları, üretim ilişkileri, kullanım değeri, mübadele değeri, yabancılaşma, şeyleşme, üretken ve üretken olmayan emek…
Son olarak okuyucuya bir öneri yaparak bu yazıyı noktalayabiliriz. David Harvey’in 2023 yılında basılmış olan “A Companion to Marx's Grundrisse” kitabı Grundrisse’yi okumak isteyenler için faydalı bir kılavuz niteliği taşıyor. Bu kitapta yer alan temaların 12 bölümlük bir söyleşi halinde David Harvey tarafından anlatıldığı videolar da İngilizce altyazılı olarak Youtube’da bulunabilir. [2]
Bu yazı 2022-2023 Bahar döneminde Boğaziçi Üniversitesi Tarih Araştırmaları Kulübü’nün düzenlediği Grundrisse Okuma Atölyesi’nde gerçekleştirilen kolektif tartışmaların derlenmesiyle yazılmıştır.
*magnum opus: başyapıt, şaheser
Kaynakça:
[1] Ahmet Tonak, Marksist Klasikleri Okuma Kılavuzu, Yordam Kitap, sayfa 89-100, 2020.
[2] Reading Marx's Grundrisse with David Harvey 2023 https://youtube.com/playlist?list=PLlpc6eFEd8oubvWlTfsB8oVLuvR_nSQX1
David Harvey, A Companion to Marx's Grundrisse, Verso, 2023.
Karl Marx, Grundrisse: Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma, Çev: Sevan Nişanyan, Birikim Yayınları, 2018.