NAHEL’İN ARDINDAN FRANSA’DA HALK İSYANDA


İlda Su 08.07.2023

Nahel Merzouk 27 Haziran günü Nanterre kentinde polis tarafından katledilen 17 yaşında bir çocuktu. Nahel’in öldürülmesinin ardından Fransa’nın çeşitli yerlerinde eylemler başladı. Nahel’in ölümünün üzerinden bir hafta geçti ve eylemler hala şiddetli bir şekilde devam ediyor. Biz de Fransa’daki eylemleri Paris’te göç hukuku üzerine çalışan bir avukat olan Léo Polin ile konuştuk.


Öncelikle merhaba bize olayın nasıl gerçekleştiğini ve arka planını anlatabilir misin?


Merhaba öncelikle olayın nasıl olduğundan başlarsak, klasik bir yol kontrolüyle başlıyor. Nanterre, Paris’in finans merkezi La Defense’a bitişik içinde üniversiteyi de kapsayan bir şehir. Çoğunluğuyla göçmenlerden oluşuyor. Geçmişinde de böyle olayların çok yaşandığı, üniversitesinin her zaman sol sendikaların elinde olduğu, 68’de de adından çokça söz ettiren bir şehir. Fransa’da polislerin ¾’ü faşist Le Pen’e oy atıyor anketlere göre. Poliste ciddi bir ırkçılık sorunu var. 2012’de 13 kişi bu tip yol kontrolünde öldürüldü. Hiçbir polis doğru düzgün yargılanmadı bile. Son beş yılda, Paris patlamaları ve sarı yelekliler eylemlerinden sonra, polisin silah kullanma yetkisini açıkça artırmışlardı. Dolayısıyla polis kurşunuyla ölümler beşe katlandı. Olaylar hep polisin göçmen kişileri kontrol etmesiyle başlıyor. AİHM Fransa’yı birçok kez polis kontrolünde sistematik olarak ırkçı davrandığı için cezalandırdı. 2005 isyanından sonra, banliyölere yönelmek için hükümet bir plan hazırlatmıştı. Ancak hiçbir zaman uygulanmadı. Macron planı ve yaratıcısı Borloo’yu küçümsedi. Ve bugünkü eylemlere gelmiş olduk. Nahel’in katli patlama noktası oldu. Polis öldürmeden hemen önce dur yoksa kafana sıkarım diyor ve devamında direk öldürme niyetiyle vuruyor. Aslında 15 gün önce başka bir genç polis kurşunuyla katledilmişti ancak bu kadar net görüntüler olmadığı için aynı yankıyı yaratmadı.


Peki bu isyanların gidişatı nasıl, hangi şehirlerde daha şiddetli çatışmalar yaşanıyor ve isyanların özneleri kimler?


En yoğun çatışmalar Marsilla, Lyon, Lille, Bordeaux, Toulouse ve Paris gibi Fransa’nın en büyük metropollerinde gerçekleşiyor. Paris’in içinden çok çevresindeki şehirlerde milyonlarca göçmen yaşıyor. Magrep, Afrika, Bangladeş-Hindistan, Türkiye kökenli göçmenler. Magrepli ve Afrikalı göçmenler çoğunluklar ve polisin kontrollerine daha çok maruz kalıyorlar. Banliyölerde yaşayan, lise öğrencisi, liseyi bitirmiş veya terk etmiş gençler. Geleceğe dair umudu olmayan, aileleri inşaat restoran gibi yerlerde kötü şartlarda asgari ücrete çalışan, Fransa’da %10’ları bulan enflasyonun en fazla ezdiği kesim. Macron %10 luk enflasyona rağmen asgari ücrete %1 zam yapmıştı. Dolayısıyla Fransız toplumunda olduğu gibi göçmenlerde de Macron zenginlerin başkanı lakabını hak ediyor. Bu 13-20 yaş arası gençler sosyal ev denilen sitelerde diğer çocuklarla sokakta yetişen, Lenin’in tabiriyle Lümpen dediğimiz kitle. Asıl öznenin bunlar olduğunu düşünüyorum. Fransa’da hiçbir örgüt 3 günde böyle bir hareketin öznesi olabilecek güce ve akla sahip değil. Sarı yelekliler de bu yüzden “öncüsüz” başlamıştı. Saat 21-22’ye doğru siyah giyimli yüzü kapalı gençler bu banliyölerden bir bir çıkıyorlar, ilk havai fişek sesinin geldiği yerde buluşuyorlar gibi (en azından benim mahallemde). Gözaltına alınanların yaş ortalaması 17. 13 yaşında olanlar bile var. 9 yaşındaki çocuklara bile kelepçe taktılar. Macron’un ve hükümetin polisle cevap vermesi bu gençleri daha da kızdırdı. Mutlaka anarşist, sosyalist, örgütlü gençler de vardır aralarında tabi. Her ne kadar somut bir talepleri yokmuş gibi görünse de eylemleri taleplerini gösteriyor. Banliyölerdeki mobeseleri indiriyorlar, polis karakollarını hedef alıyorlar. Müthiş bir pratik zekaya sahipler. Kamyonları tırları lüks arabaları ele geçiriyorlar. Hareket’in sadece polisin ırkçı olmasından değil, yoksulluk temelli olduğu da yaptıkları kamulaştırmalardan görülüyor. Bir süpermarketin kapısını sadece kırmıyorlar ama Lamborjini marka bir araç çalıp o araçla süpermarkete giriyorlar. Çoğu zaman kapıları kıranlar ile ürünleri alanlar aynı kişiler bile değil.


 Fransa solu isyanlara nasıl bakıyor, isyanların neresinde konumlanıyor ve harekete öncülük eden bir örgüt var mı?


Fransa solunda, Fransa’nın CHP’si diyebileceğimiz, belki bir tık ileri La France insoumis partisi isyancıları anladıklarını ifade edip az önce bahsettiğim Borloo banliyö iyileştirme planının uygulanmasını istiyorlar. Irkçılar ohal ilanı ve ordunun banliyölere gönderilmesini istiyor. Sosyalist parti gibi partiler çekimser kalıyor. Kürt Türk derneklerinden destek verici bir açıklama, hamle görmedim henüz. Harekete öncülük edecek bir güç şimdilik görünmediği için, nasıl ilerleyeceğini tam kestiremiyorum. Macron ohal kartını hazır tutuyor. Polisin çaresiz kaldığı belli. Polis özel kuvvetleri bile birçok mahalleye giremedi. 200 ün üzerinde polis yaralandı. Yakalandı, silahlarına kasklarına el konuldu. Bazı sivil polisler yakalanıp cezalandırıldı. Ancak bir noktada eylemcilerin lojistik sıkıntısı çekeceği kesin.


Emeklilik reformuna karşı yapılan grevlerden eylemlerden takip ettiğim için CGT’nin (Genel İş Konfederasyonu) yaptığı açıklamayı ve FSE’nin (Öğrenci Sendikası Federasyonu) Nanterre’de bir fakülteye astığı pankartı gördüm onun dışında pek bir şey göremedim. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir de özellikle gençlik örgütlerinden yapılmış bir açıklama var mı diye merak ediyorum.


Benim gözlemlediğim kadarıyla Fransız solu ile banliyö gençleri de birçok açıdan birbirinden uzak durumda. Sarı yelekliler döneminde banliyöler çok sakindi. Göçmen nüfusundan belirleyici bir destek gelmedi, emeklilik meselesinde de aynı. Açıkçası emeklilik reformu gibi meseleler göçmenlerin, gençlerin özellikle de göçmen gençlerin çok gündeminde olmadı. Zaten gençlerin büyük bir çoğunluğu emekli olacakları 40 yıl içerisinde sistemin birçok kere değişeceğini düşünüp anlık sorunlarının başka olduğunu düşünüyordu. CGT, Melenchon gibi kişilerden destekleyici açıklama geldi ama şiddetin boyutu onları da aşan bir duruma varınca yalnızlaştılar. Ben Türkiye’deki Türk solu diyeceğiniz kurumların zaten var olan oy/taraftarlarını kaybetmemek için Kürt meselesine uzak durmasına benzetiyorum. Emeklilik reformu eylemlerinde hemen hemen her şehirde güçlü eylemler olmuştu ama bugün sadece göçmenlerin yoğun yaşadığı yerlerde eylemler var. Öte yandan sosyal medyada Fransız entelektüellerinin, sendikacıların vb. bireysel de olsa destekleyici açıklamaları tweetleri bayağı var. En nihayetinde sol/sosyalist yapıların banliyölerde etki yaratacak örgüt biçimleri yaratamamış olması, bugünkü eylemler ile Fransız işçi sınıfının eylemlerinin ve çizgisinin buluşmamasının en büyük nedeni.