Fransa’yı yeniden alevlendirecek son fitil de ateşlendi: Macron’un emeklilik reformu Anayasa Mahkemesi’nden geçti


Akanda Taştekin 15.04.2023

Emmanuel Macron’un emeklilik yaşını iki yıl arttıran reforma yönelik yasa tasarısı Fransa sokaklarını aylardır yakıp kavuruyor. Hükümet ve sendikalar arasındaki son görüşmeler de sonuçsuz kalmıştı. Fransa, 13 Nisan itibarıyla grev meşalesini yeniden yaktı ve 12’inci kez eylemciler kitlesel grevler için sokağa çıktı. 14 Nisan’da Anayasa Mahkemesi’nden beklenen karar geldi ve mahkeme emeklilik reformunu genel hatlarıyla kabul etti. Mahkeme kararına itiraz eden kitleler sokaklara döküldü. Fransa’yı tutuşturacak yeni grev dalgasının fitili de böylece ateşlenmiş oldu.


 


Emeklilik yaşını düzenleyen tasarı Fransa’nın gündeminde Ocak’tan beri giderek yakıcı bir hâl alsa da tartışmalar Covid-19 pandemi döneminin öncesine dayanıyor. Yasa tasarısına göre 1 Eylül’den itibaren yasal emeklilik yaşının her yıl üç ay yükseltilerek 2030’da 62’den 64’e ulaşması hedefleniyor. 2027 yılına gelindiğinde 43 yıllık bir prim ödemesini tamamlayanlar emekliliğe hak kazanacak. Ancak reformun içeriğinin açıklandığı ilk günlerden itibaren çok güçlü bir muhalefet dalgası hem mecliste hem de sokakta Fransa’nın gündemine oturdu.


Geniş muhalefet cephesi, Macron hükümetinin patronlar lehine güçlü değişiklikler hedeflendiği söylüyor. Macron iktidara gelirken bunun yeşil ışığını pek çok kez yaktı. Macron’un finans kapitalin bir projesi olduğunu düşünenler pek haksız sayılmaz. Macron’u iktidara taşıyanların en önemli beklentisi emeklilik reformuydu. 2018’in sonlarına doğru Sarı Yelekliler’in (Gilets jaunes) toplumun geniş bir kesiminde yankı uyandırınca Macron bu yasa tasarısını geçirmek için hayli uğraşsa da pandeminin de zorlamasıyla geri adım atmak durumunda kaldı.


Bugüne gelindiğinde şartlar değişti. Tasarıda birçok değişiklik oldu. Sol partilerden yasa tasarısına yönelik 7 binden fazla değişiklik teklifi geldi. Bu, yasallaşmanın yavaşlaması için yapılan hamlelerden biriydi. Macron hükümetinin iddiası bu mevcut sistemin sürdürülebilir olmadığı üzerine kurulu. Tasarıyı gelecekteki olası maddi krize bir çözüm önerisi olarak sunuyorlar. Ekonomi Bakanı Le Maire’ye göre yaşın 62’den 64’e çıkarılması sayesinde sisteme 2030’da 17,7 milyar euroluk finansal destek sağlanacak.


Ulusal Meclis’te yasa tasarısının geçmesini garantileyecek yeterli oy çoğunluğu yoktu. Ancak hükümete mecliste oylama yapmadan yasanın geçmesi yetkisini veren Anayasa’nın 49’uncu maddesinin 3’üncü fırkası burada can simidi olarak devreye sokuldu. Diğer yandan meclisin bypass edilmesi muhalefete gensoru imkânı verdi. Muhalif cepheden 5 farklı siyasi grup 2 gensoru önergesi verdi. Milletvekillerinin çoğunluğu sağlandığında hükümet düşebilir ve yasa tasarısı iptal edilebilirdi. Cumhuriyetçilerin bir kısmının yasa tasarısına karşı çıkmalarına rağmen gensoru önergesine destek vermemeleri sebebiyle bu yol da 9 oy farkla kaybedildi. Geriye kalan seçenekler Anayasa Mahkemesi’nin tasarıyı anayasaya aykırı bularak iptal etmesi, Macron’un imzalamaktan feragat etmesi ya da referanduma gidilmesiydi. Ayın 14’ü itibarıyla mahkeme de temel hükümler lehinde karar vererek mevzuatın yasalara uygun olduğuna hükmetti. Macron’un imzadan vazgeçmemesi halinde referanduma gitmekten başka çare kalmıyor. Ancak referandum için gereken imzaların toplanıp toplanamayacağı hâlâ önemli bir soru işareti.


Fransa sokaklarının kızgınlığı dinmiyor


Eylemciler 13 Nisan’da Louis Vuitton markasının Paris’teki çatı şirketi LVMH’nin genel merkezini bastı. Demiryolu SUD-Rail sendikasının temsilcisi Fabien Villedieu “Emekli maaşlarını finanse etmek için para arıyorsanız bunu milyarderlerin cebinden alın” dedi.


LVMH CEO’su Bernard Arnault sokaktaki öfkenin odağında olan isimlerden biri. Pandemi sonrası lüks ürünlerin tüketiminin artmasıyla birlikte Louis Vuitton hisselerinde yüzde 26’lık değer artışı olmuş ve Arnault 2022 Aralık’ta dünyanın en zengin insanı unvanına kavuşmuştu. Arnault daha öncesinde de eylemcilerin tezahürat ve sloganlarının sıklıkla hedefinde olmuştu. Macron’un yasa tasarısına karşı eylemciler zenginlerden daha fazla vergi alınmasını talep ediyor.


Paris haftalardır toplanmayan çöp yığınları arasında kaybolan bir şehre dönerken Macron zorunlu çalışma yasasını devreye sokarak çöp sorununa kısmi bir çözüm getirdi. Mahkeme kararının açıklanmasının ardından çöpler yakılarak sokaklarda barikatlar kuruldu. Paris’in yanı sıra Marsilya ve Toulouse’un da aralarında olduğu birçok şehirde eylemler sosyal medyaya yansıyor. Rennes kentinde karakol eylemciler tarafından ateşe verildi. Ayrıca kararın açıklanmasının öncesinde Macron’un sendikalara yaptığı buluşma daveti de reddedildi. Sendikalar ortak bir açıklamayla hükümetle görüşmeyeceklerini belirterek 1 Mayıs için kitlesel eylem çağrısında bulundu.


Eylemlere katılanlar şiddet yanlısı “radikal-sol” olarak medyada kriminalize ediliyor. Fransız medyasının büyük şirketlerin elinde olduğu ve çoğunun Macron destekçisi olduğu aşikâr. Medya yayıncılığı sokakları “vandallık” üzerinden resmediyor. “Cumhuriyetin tehdit altında olduğu,” “halkın kurumlara ve devlete sahip çıkılması gerektiği” uyarıları tekrarlanıyor. Sokakta basın da polis şiddetinden nasibini alıyor. 


Ancak Paris sokakları başka bir gerçekliğe işaret ediyor; meydanlar lise ve üniversiteli gençleri, öğretmenleri, kamu hizmeti çalışanlarını, farklı iş kollarını, sendikaları, muhalefet partilerini, özetle toplumun farklı sosyoekonomik kesimlerini birbiriyle buluşturuyor. Ülke genelinde yüz binlerce kişi greve gitti. Ulaşım, kamu hizmetleri, enerji üretimi defalarca durduruldu, santraller durduruldu, reforma destek veren belediyelerden birinin elektrikleri kesildi, havaalanı yolları kapatıldı… Kamuoyu yoklamaları %80’lik bir kesimin tasarıya karşı olduğunu gösteriyor. Toplumsal muhalefet şehri felç edebilecek güce sahip. Bunun önümüzdeki seçim sürecinde Fransız siyasal haritasında önemli değişiklikler getireceği öngörülüyor. Merkez partiler erirken hem radikal sağ hem radikal solun önünün açıldığı çıkarımları yapılıyor.