Son Bolşevik: Viyeçeslav Skriabin Molotov-1[1]


Partideki ismiyle ‘Çekiç’; dışişleri bakanı olduğu dönemde Batılı diplomatların ona taktığı ismiyle “Bay Hayır” (Watson, 2005: 2). 1905 devriminden hemen sonra 16 yaşındayken partiye katılıp Gorbaçov yönetimi Kızıl Meydan’da dalgalanan orak-çekiçli bayrağı indirmeden birkaç yıl öncesine kadar yaşayan bir devrim çınarı… Öldüğü tarihte partiye yeniden kabul edilmiş olmasına rağmen ölümü ardından Batı basınında yazılanların Sovyet basınında yazılanlardan daha fazla olduğu bir komünist… Stalin’i anti-komünist retorik üzerinden değil, “Yolun neresindeyiz?” sorusuna verdiği yanlış cevap üzerinden eleştiren bir devrimci… Kendisi gözden düşmüş, partiden atılmış ve zihinlerden silinmeye çalışılırken ve Stalin’e saldırmak revaçtayken ve rahatça saldırılabilirken bile yoldaşını savunan bir yoldaş… Devrimin kaderi ellerindeyken ve en yakın parti lideri yüzlerce kilometre ötede sürgünde ya da hapisteyken gerekli teorik ve pratik tavrı almaktan çekinmeyen bir Bolşevik kadro. Stalin’den sonra devrimin kaderi için tüm dezavantajlı durumuna rağmen elini taşın altına koymaktan çekinmeyen yenik bir Marksist Leninist lider; Viyeçeslav Molotov.


Ülkemizdeki okurlar olarak onu en çok Ribbentrop-Molotov paktıyla biliyoruz, bir de molotof kokteyle verdiği isimle.


Bu aslında Molotov’un koyduğu bir isim değil, Nazi Almanyası’nın SCCB’nin üzerine sürdüğü Finlandiya ile yaşanan Kış Savaşı’nda Sovyet tanklarını durdurmak için kullandıkları patlayıcıya Fin faşistlerin koyduğu bir isim. Benzin, deterjan (ya da yanık yağ) karışımından oluşan bu basit patlayıcı önceden de biliniyordu ancak Fin faşistler aşağılamak için onun ismini verdiler. İsim yaygınlaştı, ismi koyanlar unutuldu ama aşağılamak için konulan isim tersinden onu onurlandıracak bir isme dönüştü.


SSCB, bir insan olsaydı sanırım en çok ona benzerdi. Onun kişisel politik hayatındaki inişler-çıkışlar, devrimin ve sosyalizmin inişleriyle, çıkışlarıyla ve açmazlarıyla paralellik içindedir. Bu paralellikler 1905 Yenilgisi sonrası Sovyet Devrimi zor, ince ve dolambaçlı bir yol izlerken, üye çoğunluğu Parti’den uzaklaşırken Molotov’un Parti’ye girmesiyle başlar. İki tutuklama arasında süren yarı-legal, illegal faaliyetler, hep ülke toprağında olmak, olmaya çalışmak yine bir izdüşümdür. Devrimden sonra sürgünlerin dönmesi ve tutsakların özgürlüğe kavuşmasıyla kadrolar arasında bir parça geriye düşse de Lenin’in, Stalin’in de katkısıyla onu fark etmesini ve hızla Parti yönetiminde yükseldiğini görürüz. Lenin’in ölümünden sonra zamanla fiilen ikinci adam pozisyonuna yükselmiştir. Bir köylü toplumundan sanayi toplumuna hızlı geçişte, savaş öncesi zaman kazanma çabalarında, Parti içindeki mücadelede hep ön plandadır.


Sovyet vatandaşları 1941’de Nazi ordusunun sınırı aşıp, dünyadaki tek sosyalist ülkeye saldırdığını Sovyet radyosunda ondan duydular. Savaş boyunca ve sonrasında hep en ön plandaydı. Stalin’in son yılları onun ilk defa gözden düştüğü yıllar oldu. Hızlı sanayileşme köylülüğü sosyalist ekonominin bir parçası yaparken köylülüğü de bir düşünce ve politika tarzı olarak Parti’nin göbeğine taşımıştı. Bu bir türbülans ve mücadele yarattı. Stalin’in ölümünden sonra gücünü yeniden kazansa da savaş sonrası Parti içindeki mücadeleden yenik çıktı. SSCB’nin devrimci dinamiklerinin aşındığı, giderek yok olmaya yüz tuttuğu, bir gerileme ve duraklama dönemi olarak adlandırılabilecek yıllar onun için de Parti’ye geri dönmeye çalışmak ve “Yolun neresindeyiz?” sorusuna cevaplar aramakla geçti. Ölümü ise neredeyse SSCB’nin bitişiyle aynıdır.


Sovyet yazar Konstantin Simonov onun için “Molotov, Stalin’in cenazesinde konuşurken gözleri yaşaran tek adamdı, üstelik onun ölümüyle rahatlamak için herhangi birinden daha fazla sebebi olmasına rağmen.” demiştir.[2] Stalin, Molotov’un eşi Polina’yı Siyonizm ajanı suçlamasıyla önce tutuklayıp sonra da sürgüne göndermiş, Polina’nın masum olduğu sonradan açığa çıkmıştı. Bir ML önderin arkasından sadece tek bir kişinin gözlerinin yaşarması kuşkusuz travmatik bir olay, üstelik bu tek insanın, Molotov’un Stalin’le ilişkisi ciddi bir travmanın izini taşıyorsa.


Kimi insanlar vardır, onlar tüm dostlarından ve düşmanlarından uzun yaşarlar. Son çıkanın kapıyı kapatması, ışıkları söndürmesi gibi adeta sona kalırlar, toplumda az gördüğümüz bu insanları, devrimci saflarda daha da az görürüz. Devrimci mücadelenin getirdiği zorluklar orta yaşlara hele de ileri yaşlara pek az insanı bırakır.


Bizim de Molotovlarımız olacak, neredeyse bir asır yaşayacak ve öyle ölecekler. Yüksek bir ihtimalle başardıkları başaramadıklarından daha az olacak, problem bu değil. Yeter ki yaşadıkları onlarla beraber kaybolmasın.


Rus Sovyet yazar ve şair Feliks İvanoviç Çuyev, Molotov’la 1973’te görüşmeye başladı, 1986’da ölümüne kadar toplam 140 görüşme yaptı ve bunları kayda geçirdi. Hayattayken yayınlanmasını Molotov istememişti. Bu görüşmeler 1991’de yayınlandı. Molotov hakkındaki bilgilerin çoğu bu birinci elden kitaba dayanır. Anti-Sovyet kamptaki en kapsamlı ve anti-komünist Molotov biyografisini ise Birmingham Üniversitesi, Rusya ve Doğu Avrupa Çalışmaları’nda fahri araştırmacı olarak bulunan Derek Watson hazırlamıştır.


Genç Partili Viyeçeslav

Viyeçeslav Skriabin daha sonra aldığı parti ismiyle Molotov (çekiç) yedi çocuklu küçük burjuva, kültürlü bir ailenin altıncı çocuğu olarak 1890’da dünyaya geldi. O dönemde bir fabrika işçisi yılda ortalama 264 ruble kazanırken, Molotov’un babası 720 ruble kazanan bir tezgâhtardı. Annesinin ailesinin geliri daha fazlaydı. Bir ticarethaneleri vardı, Molotov’un babası ise burada çalışıyordu. Kardeşlerinden Nikolay tanınmış bir müzisyendi. Molotov da keman çalmayı bilen, müzik kulağı olan, sürgündeyken müzik yaparak geçinen yetenekli, iyi okuyan bir öğrenciydi. Kimi akrabaları ve kardeşleri devrimci çevrelerle ilişki içindeydi ancak hiçbiri Molotov gibi öne çıkmadı.


Molotov bir kekemeydi (Çuyev, 2017: 142) Bunu kendisi de ifade ediyor. Küçükken tedavi olduğuna dair bilgiler mevcuttur (Watson, 2005:5). Nitekim bugüne ulaşan video kayıtlarında bu belirgin değildir.[3] Kekemelik değil ancak sert sessiz harflerde bir telaffuz farkı olduğu söylenebilir.


1905 Devrimi sonrasında Parti’ye girdi. Henüz 16 yaşındaydı. 1905 Devrimi yenilmiş, Parti ağır bir yenilgi almış, gericilik ve sağcılık rüzgârları sosyalist saflarda güçlü bir şekilde esiyordu. Bolşevik saflar çözülmenin ve tasfiyeciliğin yıpratıcılığını yaşıyordu. Molotov yine de kendisini kıdemli bir Bolşevik saymaz, 1905 Devrimi öncesinde Parti’ye girenleri asıl kıdemli olarak görür. (Çuyev, 2017: 195)


1909’da 19 yaşındayken ilk defa hapislikle, sürgünlükle tanıştı. Yine de ortaokul ve liseyi bitirdi. Hemen hemen bütün faaliyeti illegaldi. Lisedeyken her fraksiyondan devrimcileri bünyesinde toplayan bir örgütlenmenin kuruluşuna öncülük etti ve başkanı oldu. 1911’de St. Petersburg’daki Politeknik Enstitüsü’ne girdi. Çarlık, kariyer peşinde olanların devrim fikrinden uzaklaşacağı öngörüsüyle sürgündekilerin sınavlara girmesine izin veriyordu. Molotov da bunu değerlendirip yükseköğrenime başlamıştı. Öğrencilik onun için askerlik yükümlülüğünden kurtulmanın bir yoluydu, kendi anlatımıyla derslere az devam eden bir öğrenciydi. Yalnızca teorik gelişimine hizmet edecek istatistik ve iktisadi coğrafya gibi derslere giriyordu. (Çuyev, 2017: 159)


Genç militan Rusya’da koyu bir gericiliğin sürdüğü Stolipin döneminde nitelikli bir devrimci olmaya başladı. Stolipin sadece zora dayanarak değil, kırda yaptığı reformlarla geliştirdiği iktidarın tabanından rıza devşirerek de güçlü bir yönetim ortaya koyuyordu.


Molotov, Petersburg’da Bolşeviklerin ilk yasal günlük gazetesi olan Pravda’nın sekreteriydi. Bu dönemde Molotov aranıyordu ancak düzenli olarak yazdı ve gazeteyi yönetti. Gazete sık sık kapatılıyor, gazetenin yasal sorumluluğunu üstlenen Parti taraftarı işçiler üç ay yatıp çıkıyor, Pravda ismi önüne başka isimler sıfatlar alarak devam ediyordu. (Çuyev, 2017: 164)


Bu görevi illegal olarak gittiği Moskova’da Parti’nin il örgütünün sorumluluğu izler. 1915 sonbaharında tutuklanır ve ikinci defa gönderildiği sürgünden 1916 ilkbaharında kaçar. Molotov sürgündeki yılbaşı kutlamasını anlattığı kısım, devrimin arifesinde Çarlığa karşı mücadelenin ön saflarındakileri ve aralarındaki ilişkiye dair bir fikir veriyor: “Devrimin kıdemlileri, Sosyalist Devrimciler Fransız milli marşını (Marseillaise) söylüyor, biz gençler ise tam karşı köşede Enternasyonal’i söylüyorduk. Aramızda atışma vardı ve birbirimizden uzak duruyorduk. Votka, içine başka şeyler katılmış alkol, yerel bira içiyorduk” (Çuyev, 2017: 168)


Parti Kadrosu Molotov

Sürgünden kaçtığı 1916 sonbaharından devrime kadar hep kaçaktır, bir pasaport[4] edinmek için Estonya’ya kısa süreli gidişi dışında Petersburg’dan hiç ayrılmaz, yasallığa devrimle beraber Molotov ismiyle geçer. 1915’te yayınlanan bir makalesini Molotov adıyla imzalamasından sonra Molotov ismini kullanmaya başlar. Bu ismi niye seçtiğini şöyle anlatıyor: “ Heyecanlı olduğum zamanlarda kendi soyadım Skriyabin’i telaffuz etmekte güçlük çekerim. Çok fazla sessiz harf var. İşte bu nedenle kendime telaffuzu daha kolay bir ad aradım. “Makhov” ve “Molotov” arasında tereddüt ettim. Kendi adımı heyecanlandığım zamanlarda bile kolay söyleyebileyim diye.” (Çuyev, 2017: 171)


Tüm bu illegalite ve sürgün dönemleri boyunca Molotov geçimini üç ay gibi kısa bir dönem dışında kendisi sağlar. Devrimden önce Menşevik eğilimli Modern Dünya adlı derginin sekreterliğini ve muhasebeciliğini yaparak geçimini sağlamaktadır.


Devrimin arifesindeki 1916 yılında Merkez Komitesi Rusya Bürosundaki üç kişiden biridir. Lenin yurtdışında, Stalin Sibirya’da sürgündedir. Kendi deyimiyle ‘meydanda kimse olmadığından, başka seçenek olmadığından’ bu görevi onlar üstlenmiştir. Ancak Molotov’un bunun hakkını verdiğinin altını çizmek gerek.


Şubat Devrimi’yle beraber legale çıkar, Petrograd Sovyeti’ne Bolşevik Merkez Komitesi’ni temsilen katılır. Geçici hükümete destek tartışmalarında “Geçici hükümete destek yok” sloganıyla Bolşeviklerin tavrını savunur.


“Bütün bu olaylara bizzat katıldım. Lenin’in yokluğunda işlerin yürütülmesini kendimiz üstlenmek durumundaydık. Lenin’den talimat gelmiyordu ve gelemezdi de çünkü sadece Lenin değil Petrograd’da olan bizler de devrime hazırlıksız yakalanmıştık, Her şeyi önceden bilemezdik” (Çuyev, 2017: 176) diyor o günler için.


Şubat Devrimi’yle sürgündeki ve hapisteki önder kadroların gelmesinin Molotov açısından sonucu Pravda’dan ve Merkez Komitesi’nden uzaklaştırılmak olur. Bu bir tasfiye değil, kıdem olayıydı. Pratikte ise Geçici hükümetle ilişki üzerinden çıkan tartışma belirleyici olmuştur. Molotov ve Stalin o dönem Petrograd’daki kadroların bir kısmının komün gibi kaldığı apartman dairesini paylaşmaktadır.


Lenin’in sürgünden dönmesi Nisan başını bulur. Aylar sonra Temmuz’da Stalin, Molotov’a “Lenin’e en yakın olan sendin” diyecektir. Kastettiği dönem ilk dönemdir, Lenin’in Nisan Tezleri’ni yazdığı dönem. Zaman Molotov’u haklı çıkarmıştır. Bu Molotov’u Parti yönetiminin ikincil halkasında tutan önemli bir etken olur. Partinin tartıştığı diğer bir konu ise devrimin niteliği ve bir sonraki adımın ne olacağı sorusuydu.


Ekim Devrimi’nin arifesinde Molotov, Petrograd Sovyeti tarafından kurulmuş Askeri Devrimci Komite’de yer alır. “Ekimin ilk günlerinde Lenin’i sık sık görüyordum, ama konuşmuyordum. Beni Pravda’nın redaksiyon sekreteri olarak tanıyordu” diye anlatıyor o günleri. Merkez Komitesi üyesi olmasa da Petrograd Komitesi’nin bir çeşit daimi delegesidir ve hemen tüm Parti toplantılarının bir parçasıdır.[5]


“Aklımda hep kalan, Sovyetlerin iktidarını ilan eden Lenin. Ben tribünün arkasındaydım, başkanlığın yer aldığı sekinin arkasında. Lenin tribünün üstünden konuşuyor; başkanlık şurada, ben de işte burada yandayım. Tuhaf ama şunu hatırlıyorum. Lenin salona doğru konuşurken bir bacağı kıvrık duruyor, bu onun alışkanlığıydı, işte o nedenle de ben ayakkabısının tabanını görüyorum ve çok eskidiğini fark ediyorum. Deliğin şeklini bile hatırlıyorum.” diye anlatıyor tarihi toplantıyı. (Çuyev, 2017: 183)


Devrimden sonra Petrograd’ı da içine alan Kuzey Bölgesi Milli Ekonomi Konseyi kurulur ve Molotov bu konseyin başkanlığını yürütür. Alman ilerlemesi tehdidi altındaki Petrograd’ta yoğunlaşmış olan sanayiyi bir an önce yeniden kurmak bu konseyin temel görevidir.


1918 baharında tifüsten hastalanır ve bir ay hastanede kalır. Dönüşte Zinovyev’in tasfiyesi ile karşılaşır ve Petrograd’a sokulmaz. Yeni görevi Volga ve Kama nehirleri boyunca Sovyet iktidarını kurma ve yerleştirme komiserliğidir. Krupskaya da halk eğitimi vekili sıfatıyla Molotov’un yanındadır. Bu görevde Lenin, Molotov için “çok kıdemli bir Bolşevik olduğumu, tam bir güven duyduğunu ve gereken her tür hizmeti yapabileceğini” belirttiği bir tavsiye mektubu yazmıştır.


Ancak Molotov’un Kremlin’e dahil oluşu bu görevden sonra da olmaz. Nijni-Novgorod bölgesi yürütme komitesi başkanlığı yapar ancak Troçkistler onu uzaklaştırmak ister ve Başkır’ı önerirler. Molotov ise bir sanayi bölgesi ister ve Donbass sekreterliği görevine başlar.


1920 sonunda hızla Ukrayna birinci sekreterliği kadrosuna geçer. Molotov bu yükselmeyi Stalin’in muhtemelen ‘omuz vermesi’yle Lenin’in yaptığı bir iş olarak tanımlar.


Bunu 1921 ilkbaharında Parti X. Kongresi’ne katılması ve Merkez Komitesi sekreteri seçilmesi izler.


Eşi Polina Semyonova Jemçujina ile 1921 yazında evlenir, uluslararası bir kadın konferansında tanışmayla başlayan ilişkileri 1971’de Polina’nın ölümüne kadar devam eder.


Polina öldüğünde cenazesinde Sovyetler Birliği milli marşı çalınır, Molotov yanındakilere “benim cenazemde milli marş çalmayacaklar artık” der ve evet, öldüğünde gerçekten de marş çalınmaz.


“1921’de Merkez Komitesi sekreteri oldum, bu bana sürpriz olmuştu. Sekreterlik üç kişiden oluşuyordu: Molotov, Yaroslavskiy, Mihaylov. Ben sorumlu sekreterdim, henüz ne birinci sekreter ne de genel sekreter vardı. Lenin’i o sırada tanıdım. Birçok konu hakkında konuştuk. Daha sonra Kremlin’in içinde dolaştık. Orada bana dedi ki: “Benim tavsiyem: Merkez Komitesi sekreteri olarak siyasi çalışmayı siz yürütmelisiniz; bütün teknik kısım yardımcıların, asistanların işi. Şimdiye kadar Merkez Komitesi sekreterimiz olarak Krestinskiy vardı; eh çok iyi bir müdürdü ama Merkez Komitesi sekreteri değildi! Siyaset dışında her şeyle uğraşıyordu!” (Çuyev, 2017: 196)


Lenin’in bir sohbette söylediği “Bu bizim milli karakterimizin bir özelliği, dedi Lenin, bir şeyi başarmak için aşırı uçtan başlamamız gerekiyor ki sonra azar azar orta çizgiyi bulabilelim. Oyuna düzgün bir şekilde girmeyi başarmadan önce daha çok öğreneceklerimiz var. Evet, öyle, mesela Bolşevik Parti yerine Lev Tolstoy partisi yaratsaydık, bir asır daha beklerdik” sözleriyle tasvir ettiği taşra Oblomovluğu[6] ile Devrim sonrası kadroların niteliği arasındaki açı farkı düşünüldüğünde Molotov iyi bir önder kadro adayıydı. “Yönetme zamanı geldiğinde Lenin herkesi köprüye çıkarttı. Azıcık yeteneği olan herkesten –Bolşevik, yarı Bolşevik, dörtte bir Bolşevik- yararlanmasını bilirdi. Becerikli olanların sayısı azdı. Politbüro’daki beş üyeden üçü düzenli olarak Lenin’e karşı geliyordu. Lenin onlarla çalışmaya mecburdu” diye anlatıyor o günleri.


Lenin’in Stalin’le ilişkisini ise şöyle tarif ediyordu: “Lenin’in Stalin’le çok sıkı bağları vardı, ama daha çok da uygulama alanında. Stalin’i Buharin’den çok daha üst bir konuma getirmişti! Onu Merkez Komitesi’nde sağ kolu yapmıştı. Ve ona çok güveniyordu. Lenin son dönemlerinde Stalin’e çok yakındı, evine gidip Lenin’i görebilen şüphesiz tek kişiydi. Stalin birçok defalar genel sekreterlik görevinden alınmayı talep etmişti ama her defasında da bu isteği Merkez Komitesi tarafından geri çevrildi. Kavga çok çetindi ve Stalin’in bu görevde kalması gerekiyordu.” (Çuyev, 2017: 210)


Molotov söyleşide Lenin’e dair pek çok anekdot aktarır. Bunlardan biri de 1789 sonrası yok edilmekten Rusya’ya götürülerek kurtulan Fransız İhtilali arşivinin iade edilmesini isteyen Fransızlara verdiği “bu belgelerin Fransız kültürel mirası olduğundan geri verilmesinin elbette uygun olduğunu ve Fransa’da Sovyet iktidarının kurulduğunun hemen ertesi günü verileceği” cevabıdır.


Molotov’a göre Lenin, Menşeviklerin programından serbest ticareti, Sosyalist Devrimcilerin programından ise toprakla ve köylülükle ilgili maddeleri alarak ve bunları işçi sınıfının kontrolünde NEP ile Toprak Kararnameleri ile uygulayarak Ekim Devrimini düze çıkarmayı başarmıştı.


NEP vb pek çok tartışma ve ayrım noktasında Lenin’in etrafında pekişen grup “On’lar Listesi” adıyla XI. Kongre esnasında ortaya çıkmıştı. Molotov da bu listenin bir üyesiydi. X. Kongre’de fraksiyonları yasaklayan Lenin, diğer fraksiyonların hepsine karşı çoğunluğu elde etmek için Leninist fraksiyonu bizzat örgütlemişti.


İkinci Adam mı, Lider mi?

Lenin’in ölümünden sonra Molotov zamanla ikinci adam rolünü üstlendi. Çok uzun süre Dışişleri Bakanlığı yaptı, ülkenin dünyaya bakan yüzüydü. Halk Komiserleri Başkanlığı yaptı. Tasfiyelerde önemi rol oynadı. Bu politikada kendisini Stalin’le beraber ilk sorumlulardan biri olarak gördü ve büyük hatalar yapıldığını, aşırılığa kaçıldığını söylemekle birlikte tasfiye politikasını hep savundu.


1952’deki 19. Kongreden sonra Stalin onu Politbüro’dan çıkarır. Bu kongrede örgütlenme hakkındaki raporu Kruşçev’in sunduğunu da önemli bir ayrıntı olarak belirtmek gerek. Artık ikinci adam değildir. Oysa savaş sonrasına dair Molotov’un aktardığı şu anekdotun üzerinden henüz birkaç sene geçmişti. “Savaştan sonra Stalin emekli olmaya yeltendi ve bir gün masada dedi ki: 'Bırakalım Vyeçeslav çalışsın. En genç olan o.' Bu küçük bir gruba söylenmişti, daçada. Hiçbir kadeh kaldırma olmadan.” (Çuyev, 2017: 291)


Molotov’un inişli çıkışlı başlayan ve Parti üyeliğinden atılmasıyla son bulan tasfiyesinde iki yan öne çıkar. Bunların ilki sosyalizmin inşasına dair sorunlarda aldığı tutumdur.


1936 Sovyet Anayasası’ndaki “herkesten yeteneğine göre” ilkesini doğru bulmaz, bu Molotov’a göre ancak komünizm şartlarında konulabilecek ve işletilebilecek bir ilkedir. Bu, iç tasfiyeler ve savaş sonrası tüm düşmanların yokluğu kavrayışıyla birlikte ‘SSCB halkın devleti’dir tanımına yol açmış ciddi bir yanlıştır. Kapitalist kuşatma altında komünizmin kurulabileceğini söylediği için Stalin’i hatalı bulmuştur.[7] Toplumdaki uzlaşmaz çelişkilerin artık ortadan kalktığı fikri SSCB’yi, Molotov’un bir köylü, bir sağcı olarak tanımladığı Kruşçev’in elinde bir maceraya sürüklemiştir. Molotov bağımsız düşünebilme yetisini geliştirebilmiş biri olarak bunu anayasa hazırlık sürecinde de sonrasında da açıkça dile getirir.[8]


SSCB’nin artık uzlaşmaz iç çelişkileri kalmayan komünizmi belli oranda inşa etmiş bir toplum olduğu fikri, Kruşçev’den sonra Brejnev döneminde de devam etmiştir. Sosyalizmin henüz temellerinin oluşturulduğunu savunan Molotov, 24. Kongre’yi “sakin yaşıyoruz” sözleriyle kapatan Brejnev yönetimini “Bunlar gerçek Bolşevik sözleri değil. Daima ileri gitmek, zorlukların üstesinden gelmek isteyen Bolşevikler eğer sakin sakin yaşayacaklarsa kesinlikle bir işe yaramazlar. Sakin bir hayatta Bolşevik neye yarar? Sosyal demokrat olsun daha iyi. Bu tamamen yeterli olur. Sosyal demokratlar kapitalizmin bu doğal eğilimini izlerler hep.” sözleriyle eleştirir.


Molotov Stalin’in ölümünden sonra tekrar Dışışleri Bakanı yapılır. Bunda Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ndeki krizin de önemli bir rolü vardır.


Molotov’a göre diplomatlar çeşit çeşitti ama esas olarak iki tip diplomat vardı. Meşe ağacından ve ıhlamur ağacından olanlar. Molotov sert bir ağaç olan meşe ağacındandı. SSCB’ye savaş öncesinde net 2 sene kazandıran Ribbentrop-Molotov Paktı da, savaş sonrası Batılı diplomatlara kök söktüren müzakereler de, Doğu Almanya sosyalizmini savunmak da onun gibi bir diplomatın yapabileceği bir işti.


20. Kongre ile SSCB’de Stalin karşıtı bir süreç başlar. Kongre raporunun kamuoyuna açıklanmayan bölümünde Stalin dönemi ifrat boyutunda mahkûm edilmektedir. Molotov, bu rapordan rahatsızdır ancak kendisini yeterince güçlü görmediği ve Parti’de bir bölünmeyi göze alamadığı için açıktan tavır almaz, fikri Parti’de kalarak hasarı yavaş yavaş tamir etmektir.


Ancak bunda başarılı olamaz. Denge onun gibi düşünenlerden yana değildir. Kendi sözleriyle aktarırsak “işçi sınıfı satın alınmıştır; şimdi barış içinde yaşayacaksınız,” denmiştir onlara, “Güçlü etkisi olan bir yöneticinin karşısında seslerini kesip homurdanarak da olsa ardından giden” insanlar, “kendi gerçek fikirlerini ilan etme olanağını bulunca” rahatı ve huzuru vaat eden lidere kulak vermeyi tercih etmiştir. Molotov, onlara içte ve dışta zorlu mücadelenin verildiği ‘30’lu, ‘40’lı yılları anımsatmıştır.


Kruşcev’in politikaları dış işlerine de yansıması ve içteki tartışmalar[9] kısa sürede Molotov’la Kruşçev’i karşı karşıya getirir. 1956 yazında Dışişleri Bakanlığı görevinden alınır. 1957’de parti karşıtı bir grup içinde olmakla suçlanır, yönetimden uzaklaştırılır ve Moğolistan Büyükelçiliği gibi alt düzeyde ve onu başkentten uzak tutacak görevlere gönderilir. Bunu kısa bir süre sonra Parti’den atılması izler.


Sovyet ekonomisindeki işletmeler 1970’li yıllarda oto-finansman yöntemine geçmeye başlar. Bu işletmenin tamamen kendi ayakları üzerinde durması demektir. Kar maksimizasyonunu, piyasa davranışını, prim sistemini geliştirir ve işçilerdeki komünist bilinci tahrip eder. Küba devriminin önderlerinden Ernesto Che Guevara da Ekonomi-politik Üzerine Eleştirel Notlar (1966) kitabında bu uygulamaları eleştirmişti. Molotov’un eleştirileri Che’nin eleştirileriyle paralellik içindedir, NEP’e dönüş olarak görür, kesinlikle kapitalizme dönüş yolunun açılacağından bahseder.[10] Dönemin iki devrimci liderinin birbirinden habersiz şekilde aynı eleştirilerde buluşması tesadüf değil.




[1] Süleyman Altunoğlu’nun yazdığı Molotov biyografisinin ilk bölümünü sizlerle paylaşıyoruz. İkinci bölüm “İşçi sınıfının öncü müfrezesi ve Molotov’un başka bir yolu var mıydı?”, “Enternasyonalizm ve Molotov” ve “Ölüm” alt başlıkları ile hafta sonu sizlerle.




[2] Yegorov O (09.03.2018), Molotov: 6 facts about Stalin’s most devoted comrade. https://www.rbth.com/history/327763-molotov-6-facts-about-stalin-most-devoted-comrade Son erişim tarihi, 11.07.2019.




[3]No No Says Molotov (1946). https://www.youtube.com/watch?v=sW1yClgwlAk. Son erişim tarihi, 26.06.2019.




[4]Çarlık Rusyası’nda seyahat edebilmek için ülke içinde de pasaport taşımak gerekiyordu.




[5] Devrim’le birlikte Parti üyeleri kimlik kartı almaya başlar. No.1 Lenin’in, No.2 Stalin’in kartının numarasıdır. Molotov’un kartı 5 No.’lu karttır.




[6] “Kendi savrukluğumuz, tembelliğimiz ve disiplinsizliğimiz dışında hiç kimseden ve hiçbir şeyden korkumuz yok” Molotov (Çuyev, 2017: 580)




[7] “Bu Marksizme-Leninizme elbette ters düşüyor.” (Çuyev, 2017: 456)




[8] Kruşçev anılarında Molotov’u “bende iradesi güçlü, kimseye bağımlı olmayan, bağımsız düşünebilen bir insan izlenimi bıraktı” sözleriyle anlatır. (Çuyev, 2017: 393)




[9] Bu tartışmaların içinde önemli bir başlık da tarımdaki mülkiyet ilişkilerinin örgütlenmesiydi.




[10] Molotov bu eleştirileri Parti’ye giderek daha yüksek bir tonda iletirken SBKP 1980 yılında komünizme geçileceğini söylüyor artık kesin tarih veriyor, SSCB’de ise “1980 yılında geleceği söylenen komünizm erteleniyormuş. Onun yerine Moskova’da Olimpiyat Oyunları yapılacakmış” diye fıkralar anlatılıyordu.