Abuklaşma-not to be or to become nothing-2
Troçki, sorumsuzluktu; çağdaş Troçkizm ise sorumsuzluğun dışında bir de “tuzu kuruluk” anlamına geliyor. Başka türlü söylenirse, çağdaş Troçkizm, politik gamsızlıktır.
Metin Çulhaoğlu
Metin Çulhaoğlu’nun ölüm haberini aldım bugün. Çok üzücü. Onu kendine has üslubu ve somutlamalarıyla, sola öğrettiği doğruda durma ve Batı Marksizmi tartışmalarıyla hatırlayacağım.
Aydın’ın öldüğü bir coğrafyada var olanları da yitiriyoruz.Son dönem durduğumuz yerler farklı olsa da her zaman arayışı olan bir aydındı.
Çağımız bir reklam çağı demiştim. Bir aydının ölümünde bile ilgiyi üstüne almaya yönelik paylaşımlar gördüm. Bir aydının ölümü şahsi bir reklam aracı olmamalıdır.
Solla ilk tanıştığında ilk olarak onun kitaplarını okuduğunu yazan çizenler olmuş. Gerçekçi gelmemektedir. Matematik öğrenmeye “trigonometriden” başladım demekle aynı anlamı ifade eder.
Hastalıklı bir durum -hayatı diş macunu reklamı tadında yaşamaktan gelmekte, kaybettiğimiz aydını sadece değersizleştirmektedir. Kendisini saygı ve sevgiyle anıyorum…
Yaratıcı konulara ihtiyacım var.
Yaratmaya ihtiyacım var, farklı kelimelerle arkadaş olmalıyım.
Yaratım bir süreçtir. İşleyen bir makine gibi.
Ürettikçe yaşayabildiğimi hissediyorum.
"Abuklaşan sol ve sıcak kafalı aydınlar" diye bir yazı yazmıştım. Belli kısımları değiştirdim.
Önceki yazılarla ilgili eleştiriler aldım, benliğimi arayan üslubuma çıkış yapan dostlar oldu. Bunları doğal karşılıyorum.
Benliğin ölümünden azade değilim, önemli olan kısım asla burası olmadı.
O “beni” bulup yaşattığımda size göstereceğim ve bu eleştirileri dikkate alacağım.
Afşin Kum’un Sıcak Kafa isimli kurmaca metninde bir virüs olduğunu görüyoruz. Konuşma yoluyla bulaşan bu virüs birine bulaşınca hastalığa yakalanan kişi abuk subuk konuşmaya başlıyor.
Tedavisi bulunamamış bu virüsten kurtulan tek kişi Murat Siyavuş adlı kahramanımız. Virüs bulaşmış kişilerle bulaşmamış kişiler diyalog kuramıyor zira dördüncü cümleye doğru hastalık bünyeyi sarıyor. Sadece kahramanımız hastalarla konuşma şerefine nail olabiliyor. Virüs bulaşmış kişiler konuştukça kafası ısınmaya başlıyor. Belli bir ısınma raddesine kadar dayanma gücü bulabiliyor.
Aydının öldüğünü ve aydıncıkların bulaşa sahip resesyona girmiş makus kimseler olduğunu tespit ediyoruz.
Sadece konuşmayı seviyorlar.
Abuk abuklaştırıyor. Bunu tespit ediyoruz.
Benlik ölüyor. Benlik kitapta yitiyor, yaşadığımız gerçeklikte ise çoktan veda etmiş durumdadır. Durum yaşadığımızı gösteriyor. Yaşamak sadece bir oyalanma durumundan ibaret kalıyor. Benliğin yitimi iradenin yani tenkit yetisine sahip kişinin göçmesi olarak yorumlanabilir.
Bulaşa bulaşmışlar karşısındakileri konuşarak aynı hastalığın girdabına sürükleyebiliyorlar. Statik ve yöntem açısından gayet sığ kalan birçok fikre sahipler. Değiştirmeye olan inançları genel olarak “yapımız aynı kalsın da dünyayı öyle değiştiririz”den öteye gitmiyor.
Bu süreçlerin devamı çoğu zaman düzende köşe kapmacaya dönüyor, virüs sahibi kimseler genç dimağlara virüs bulaştırıyor, bu dimağlar da abuklaşmaya ve abuklaştırmaya başlıyor. Abuklaşma hastalığına yakalanan gençler bu abuklaşmayı mutlak bir doğru olarak ele alıp geri kalan her şeye burun kıvırmaya başlıyor.
Kendimi ait hissettiğim düşünsel tarafın bir sorunu değildir sadece, hayatın her alanına nüfuz etmiş durumdadır. Mahkum edilip yenilmelidir.
Abuk abuklaştırıyor.
Kafamız ısınmaya başlıyor.
Resesyon bir süreçtir, bunu kabullenmeliyiz.
Tıpkı ölümü kabullendiğimiz gibi.
Mücadele bir kişi kültü arıyor, en azından var olan mücadele biçimlerinde farklı bir tutum mevcut değil. Diğer tarafta cahil tabaka da kültlere tapmaya meyilli. Kültler asla bitmiyor.
Abuklar biat kültürünü yaratıyor; kült, geriye dönüştür.
Kült, bireyi yok etme projesidir.
Lenin göstermişti. Birey, yönlendiren ve müdahale edendir.
Leninizm'le yaratılan birey bugün yaşamamaktadır.
Cemiyetler yerini cemaatlere bırakmıştır.
İlerici hareketler bu tipi dağıtmadıkça yaşaması kaçınılmazı yaşayacaktı,-yaşadı.
Abuk beyin abuklaştırdı.
Sıcak kafa tasfiye oldu.
Örneği birçok yapıda ayrışma şeklinde hasıl oldu.
Kişisel deneyimlerden yola çıkmayacağım. Herhangi bir yapı değil yargılamak istediğim.
Benim yok olan kavramlarla ilgili sorunlarım var. Önceki yazıda söylediğim “gölge” kavramı gibi.
Bireyin bir kavram olarak ölümünden bahsediyoruz. Bireyden kastımız ise “liberal iktisatçıların” sözünü ettiği bencil ve rekabetçi tip değildir. Birey, aydın olma yolunun ilk adımıdır. Bireyin yok oluşu karanlığın doğuşu ile iç içedir. Hayata uyarlanan bundan gayrı değildir.
Söylem ve pratik tutmuyor. Kadrolar yavan ve kapitalistlerin deyişiyle kalifiye olmaktan ziyade ezberci ve söyleneni bağıran hoparlörler gibi işlev görüyor. Örgütlenme ve genişleme pratiğinde sınıfta kalan bu kadrolar sıcak kafalı birini görünce doğrudan uzaklaşıp abuklaşabilecek tipleri tercih etmeye başlıyorlar.
Yazıya başlarken yaptığım alıntı burada bize yardımcı oluyor.
Siyasi gamsızlık artık sadece o fikir ile sınırlı değildir. Metin Çulhaoğlu’nun yaptığı tespiti genelliyorum.
Statiğe gömülenler genç enerjileri doğmakta olan bir çocuğu boğazlar gibi abuk tiplere evirdiler.
Buradan ne gibi bir mücadele beklenebilir. Daha çok bu yapıyı fark edip bunun önüne gerek teoriyle gerek de olması gereken ayrı bir pratikle çıkanlar, partinin,yapının,örgütün v.s. adına her ne dersek diyelim eleştirilmez olduğunu söyleyen bir tavırla var olan statükoyu besleyen, kendinden beklenen dinamiğin tam tersine yönelik hareket eden ve kariyerizm batağına düşmüş bir yeni tiple karşılaşıyorlar. Burada teori ve pratik özelinde “tavşandan şapka çıkarmak (bilerek böyle yazıldı)" değil de doğru bir yol ve yöntem çizme derdinde olanlar tıpkı kahramanımız ve hastalıktan kurtulan tek kişi Murat Siyavuş gibi ilgili abuklarla konuştukları zaman kafalarının ısınmaya başladığını fark ettiler. Öyle ki burada abuklarla yapılan birçok tartışma sonucu kafa sıcaklığı kaynama derecesine ulaşan bu kişiler o yapı özelinde miadını doldurmuş oldular.
“Tüm umudumuz sıcak kafalı aydınlardandır.” Bu yazıyı ilk yazdığımda bu şekilde bitiyordu.
Bu cümleyi değiştiriyorum,
Tüm umudumuz yıkımdadır. Yıkmadan kuramayacağız.
Yolu ve yöntemi sınırlıdır.
Ne yapacağımız bize kalmış, masada dolu duran tabancayla fikirlerimizi patlatabiliriz.
Gerçeği yakalamak için çaba gösterebiliriz.
Yok oluş gerçek iradedir, teslimiyet iradeyi tersten okumaktır, kolay okuyucu tersten okuyandır… Okuyanı ters çeviriyorum, sizi gölgemde taşıyorum..