Postmodern Peygamber Karl Popper-2


Utku Beycan 30.05.2022

MARX’IN KESİNCİLİK KARŞITI RASTLANTISALCILIĞI         


Bir önceki yazıda, Popper’ın Marksizm'i nasıl çarpıttığını özetlemeye çalışmıştık. Bu yazıda ise Popper tarafından çarpıtmalara maruz kalan, Marksizm'in diyalektik, dogmatizm, bilimsel bakış gibi konulardaki fikirlerinin ‘’gerçekte’’ neler olduğunu daha ayrıntılı biçimde anlatmaya çalışacağız.


Tarihin farklı dönemlerinde benzer yöntemler, benzer sonuçlar doğurabilmiştir. Diyalektiğin amaçlarından biri bahsettiğimiz gibi bu genellemeleri kullanarak gelecek için ‘kesin değil’, en yüksek ihtimali varsaymaktır. Tarihten ders çıkarmadan bugünü anlamak ve gelecek için neyin hayırlı olduğunu tahmin etmek imkansızdır. Geçmişin ışığında bugünü öğrenmek, aynı şekilde bugünün ışığında geleceği öğrenmek demektir. ‘’Tarih, geleceğe ilişkin öngörülerde bulunmadığı için, tarihten ders çıkarılamayacağı söylenir. Günlük hayatımızı etkileyen bilimin yasaları denilen şeyler, aslında eğilim gösteren önermelerdir. Bunlar, başka her şey değişmeden kalırsa ya da laboratuvar koşullarında ne olacağını söylerler, somut durumlarda ne olacağını bildiklerini kendileri de öne sürmezler(Carr, 2018:124).’’ Örneğin yerçekimi yasası, bütün nesnelerin yere düşeceğini söylemez. Işığın düz gittiğini söyleyen optik yasası, bir ışının araya giren bir nesne tarafından kırılmayacağı anlamına gelmez. Fakat bu yasalar değersiz, ya da geçersiz değildirler. Popper, tarihte de buna benzer durumların olabileceğini görmezden gelir ve tarihselci kehanetlerin Marksistler vasıtasıyla güncelliğini koruduğunu söyler. Ona göre Marksizm'in ilerici bir bilim olduğu düşüncesi ve yaptığı tahminler Marksistlere çekici gelse de, Marksizm'in ortaya attığı kehanetler, mantık olarak çağdaş fiziğin kehanetlerinden çok dini kehanetlere benzer(Magee, 1990:137). Marx’ın kehanetlerinin dini kehanetlerden çok uzak olduğu pek çok şekilde kanıtlanabilir. Örneğin Marx doktora tezinde, direkt değişmez tahminleri geçersiz kılabilecek ‘rastlantısallık’ gerçeğinin varlığını savunur. Ne kadar Marx’ın fikirleri zamanla farklılaşmış olsa da, gençliğindeki tüm fikirleri terk etmemiştir ve tezdeki dogmatizm ve kesinlemecilik karşıtlığını Marx, hayatı boyunca kaybetmemiştir. Ona göre Antik Yunan filozoflarından Demokritos zorunluluğu, Epiküros rastlantıyı kullanır. Bu yüzden ‘’…soyut olanaklılık (Epiküros’un rastlantıyı dikkate alan, ‘’kesin neden ve sonuç’’ karşıtı felsefesini Marx, böyle isimlendirir.) gerçek olanaklılığın karşıtıdır. (…) ikincisi, anlık gibi katı sınırlar içinde tutsaktır; birincisi ise imgelem gibi sınırsızdır(Marx, 2016:30).’’ Rastlantılara doğa bilimlerindeki önemini de Epiküros bahşeder. Marx’a göre Epiküros, atomların tek bir çizgide değil, saparak hareket ettiğini varsaymıştır ve atomların rastlaşmasını böyle açıklamıştır. Aksi takdirde atomlar tekdüze hareket etseydi, birbiriyle çarpışıp bölünemezlerdi ve Dünya da asla kurulamazdı(Marx, 2016:34,35). ‘’Epikuros'ta atom bilgisi, (…) özbilincin doğal bilimi olarak başarıyla yürütülmüş ve tamamlanmıştır(Marx, 2016:66).’’         


KESİNLEMECİLİK VE GENELLEMECİLİK         


Popper, fiziki bilimlerde teorinin zaten kullanıldığını, sosyal bilimlerde de bir yere kadar kullanılabileceğini kabul eder ama tarihsel materyalistlerin ürettiklerinin öngörü değil, koşulsuz kehanet olduğunu söyler. Ona göre tarihselcilerin kehanetleri koşullu bilimsel öngörülere dayanmaz, ki zaten bu mümkün değildir(Magee, 1990;139).         


Popper’ın yanılgısı, kesinlemecilik ve tarihselcilerin kullandığı genellemeciliği eşdeğer tutmasından kaynaklanır. Bu ikisi, en başta ‘tümevarım’ ve ‘tümdengelim’ yöntemlerini kullanmadaki farklılıklarıyla birbirinden ayrılır. Bu yöntemi yanlış kullanan biri, gerçekten koşulsuz kehanet üretme batağına düşebilir çünkü bir şeyin, o zamana kadar belli bir şekilde gözlemlenmiş olması, ileride bir ilk yaşanmayacağı anlamına gelmez. Bu yöntem, yalnızca belirli sınırlar içinde işe yarar. Gündelik hayatta konunun kapsamına göre, belli bir zamanı kapsayan tümevarımsal veya tümdengelimsel önermelerde bulunulabilir, fakat bu yöntem herhangi bir bilim dalı kadar kapsamlı bir şeye uyarlanamaz. Bu yüzden genellemeciler, bu yöntemi yalnızca gözlenmesi gereken olay ve olgulara ulaşmak çok zor veya imkansızsa, o zaman da belli sınırlar içinde ve bunu yapmanın pratik bir faydası olacaksa kullanır. Genellemeyi, tümevarım ve tümdengelimi ve doğa bilimlerindeki diyalektik kuralları tarihe ve toplum bilimlerine doğru bir şekilde uyarlamak, Marksist tarihsel materyalizmin temel uğraşıdır.         


Tarih, fiziki bilimler gibi gözlemlenemez. Bu durumda tarihçi kendi teorisini desteklerken, önceden başkaları tarafından kayıt altına alınmış verilerden genellemeler yapmak zorundadır. Tarihçi, geçmişte neler olduktan sonra bugüne varıldığını araştırırken ilgilendiği konu hakkında kendi seçtiği kaynaklardan ya da doğruluğu kabul edilen bilgilerden genellemeler yapar. 20. yüzyılın önemli tarihçilerinden Werner Sombart’a göre; ‘’Varoluşun karmaşıklıkları ortasında şimdiye kadar yol göstericilerimiz olan rahatlatıcı formüllerimizi kaybedince, yeni bir tutamak bulana ya da yüzmeyi öğrenene kadar olgular okyanusunda boğulur gibi oluruz(Carr, 2018:116).’’ Kendi araştırma alanında gözlem yapamaması, tarihçiyi genelleme yapmaya mecbur eder. Bir biyolog, ilk tek hücreli canlının ortaya çıktığı koşulları laboratuvarda gözlemleyebilir. Bir fizikçi, Arşimet’in kaldıracını simüle edebilir fakat tarihçi, tarihi bir olayı laboratuvarda inceleyemez ya da simüle edemez. Tarihçinin yapabileceği, tarihi olayla ilgili kayıtları okumak veya izlemek ve değerlendirmektir. Benzer istatistikleri not tutar, araştırdığı tarihteki araştırdığı coğrafyanın sosyal ve ekonomik koşullarıyla ilgili en çok tekrarlanan bilgileri veya bunların ortalamasını doğru kabul eder. Bu bilgiler aracılığıyla tarihle ilgili çıkarsamalarda bulunur. Kullanabileceği bütün yollar az çok genelleme yapmayı gerektirir. 20. yüzyılın başka önemli tarihçisi Geoffrey Elton, tarihçinin genelleme yapma zorunluluğunu ‘’Tarihçiyi tarihi olgular koleksiyonerinden ayırt eden şey, genelleme yapmasıdır(Carr, 2018:120).’’ diyerek belirtir.         


Bu şekilde tarihçi, fiziki bilimler gibi sosyal bilimlerde de öngörülmez etkenler olduğunu unutmadan insanlığın geleceğini oluşturmasında kilit bir rol oynar. Bunu kesinlemeci bir dille yapması, onu kahine dönüştürür . Nasıl yerçekimi kanunu bütün nesnelerin yere düşeceği anlamına gelmiyorsa, tarih de sırf önceki örneklere bakarak mutlak bir kanıya varamaz. Tarihçi, geçmişe bakıp, tarihin gidişatını etkileyen ve ileri taşıyan onlarca devrimin içinde, bir iki istisna hariç hepsinin sınıf savaşımı yoluyla yapıldığını görürse, bunu şu şekilde dile getirmelidir; ‘’Bildiğimiz tüm devrimler içinde birkaçı tartışmalı olsa da, ezici çoğunluğu sınıfların farklı yöntemlerle birbiriyle savaşmasıyla olmuştur. Bu devrimlerin olduğu sıradaki sosyoekonomik koşullara bakılırsa, sonraki devrimlerde de sınıfların farklı şekillerde savaşmasının yoğun payı olması kuvvetle muhtemeldir.’’ Bu yüzden, fiziki bilimler gibi toplumsal bilimlerden de değişmez varsayımlar beklenmemelidir. Tarihsel materyalisti kahinden ayıran şey bunun bilincinde olmasıdır. Engels’in de belirttiği gibi Marx’ın ve Engels’in çoğunlukla bu tarz bir dil yerine daha sivri bir dil kullanmak zorunda kalması, karşılarında kendinden emin gözükmeleri gereken güçlü rakipleri olmasındandır.


GERÇEKLEŞMİŞ ‘’KEHANETLER’’         


Yine de uzak geleceğe yönelik her tahmin, kehanet demek değildir. Gözlemlenebilir olduklarından fiziki bilimlerde bu şans daha yüksek olsa da iyi bir analist ve gözlemcinin tahminleriyle on, elli veya yüz yıl sonraki veriler arasında gayet belirgin benzerlikler olabilir. Başka bir usta tarihçi L. B. Namier’e göre ‘’tarihçiler geçmişi tasarlar, ve geleceği hatırlarlar(Carr, 2018;184).’’ Nobel Ödülü sahibi Amerikalı iktisatçı Wassily Leontief, “Marksçı başarıların bugünden bakarak değerlendirilmesinde iktisat kuramının ilerlemesinde bu teknik katkılar ne denli önemli olurlarsa olsunlar, Marx’ın kapitalist sistemin uzun-dönemli eğilimlerini parlak analizinin gölgesinde kalır. (…) Egale edilmesi ve geçilmesi mümkün olmayan bir dizi kehanet gerçekleşti ve bütün tekâmülüne rağmen modern ekonomi kuramının gerçekte bu kehanetlere karşı ortaya koyabileceği fazla bir şey yok(Aktaran;Gülen, 2018:12).’’ der. Çok daha yakın bir tarihte; 2018’de, eski Kanada ve İngiltere Merkez bankaları başkanı, Kanada Liberal Partisi üyesi, Oxford ve Harvard çıkışlı ekonomist Mark Carney, ‘’eğer tekstil üretimi yerine platformları, buharlı makineler yerine öğrenebilen makineleri, telgraf yerine Twitter'ı koyarsanız, 150 yıl öncesiyle - Karl Marx'ın Komünist Manifesto'yu yazdığı zamanla tamamen aynı dinamikler oluşmaktadır(Sol Haber, 2018)." demiş ve 2008'den beri ücret artışlarındaki yavaşlamanın, 19. yüzyıldaki deneyimin bir benzerinin tekrarlanmakta olduğunu gösterdiğine işaret etmişti. Popper’a göre ise toplum değişip gelişir fakat bu gelişim, kendini yinelemez. Bu hem insanın hem genel hayatın evriminde böyledir. Evrim yasası gerçek değildir. Elimizde yalnızca, bitkilerin ve hayvanların zamanla değişmiş olduğuna dair tarihsel olgular vardır(Magee, 1990;140).         


Popper, sonrasında tekrar Marksizm'i bilimsellikten uzaklaştıranların Marx değil, Marksistler olduğunu söyler. Ona göre Marx, amaçlanmayan sonuçların sosyal bilimlerdeki önemini vurgulayan ilk düşünürlerdendir. Marksistler ya Marx’ı yanlış anladıklarından ya propaganda yapmak adına bu görüşü terk etmiştir ve böylece Marksizm'in bilimsellik iddiası yıkılır(Magee, 1990:143,144). Halbuki Marx’a göre ‘’Dikkati çekecek ölçüde birbirine benzeyen fakat farklı tarihi ortamlarda meydana gelen olaylar birbirine hiç benzemeyen sonuçlara varırlar. Bu gelişmelerin her birini ayrı ayrı inceleyip sonradan karşılaştırarak bu olgunun anlaşılması için bir anahtar bulmak kolaydır; fakat, tarihin üstünde olmak gibi büyük bir erdemi olan, tarihi-felsefi bir teorinin her kapıyı açan anahtarını kullanarak böyle bir anlayışa varmak imkansızdır(Carr, 2018;121).’’ Marx’ın bu sözü olgunlaştığı dönemden sonrasına aittir.         


Popper, bilerek veya bilmeyerek, insanlığın gelişiminde liderlerin oynadığı rolü ya anlamamış ya çarpıtmıştır. Sahibinin kölelerini bir böcek gibi öldürebildiği dönemin sonlanmasında öncülüğü Spartaküs, Aristonikus, Toussaint veya Abraham Lincoln gibi liderler üstlenmiştir. Yaşam hakkının kazanılmasıyla beraber kölelik, yerini serfliğe bırakmıştır ve ezilen sınıfın yaşam koşulları da az çok adilleşmiştir. Elbette tarihte yaşam koşullarını daha adil hale getiren devrimler için kabiliyetli liderlerin yanında belirli tarihsel koşulların oluşması gerekmiştir. Feodalizmden daha adili için ilk denemeyi, bir başka zekası ve öngörüsü yüksek kahin, Cromwell, 17. yy’da İngiltere’de gerçekleştirmiştir. Ardından bir başka iddialı deneme; Fransız Devrimi, muhtemelen tüm liberal devrimlerin arasında en etkilisidir ve elbette bunun öncülüğünü yapması için yine Robespierre, St. Juste, Danton gibi kahinler gerekmiştir.         


Bir anlamda tarihte kökten ilerlemeler hep dünyanın oldukları yerden daha ileriye gidebileceğini öngören kahinler liderliğinde, belli öngörüler çerçevesinde olmuştur. Popper, ilerleme yasasına ve evrime inanmadığından bunu görmesi zordur. Bu tarz öncü liderler, zamanın önemli bir ilerlemesi fakat günümüzde eşitsizliğin, adaletsizliğin, açlığın ve batağın bel kemiği, ve Popper'ın da benimsediği şey olan liberalizm için de gelmiştir. Bu liderlerin daha adil bir dünyanın var olabileceği kehanetini öne sürmeleri, bu gelişmeler için şart olmuştur. Bu liderler nasıl saptırıcı kahinler olarak görülebilir? Popper, neden liberalizmin yollarını ören Adam Smith, David Ricardo, Rousseau, Montesquieu gibi düşünürleri es geçip Marx ve Engels'e yüklenmiştir? Sorun eğer Marx ve Engels'in sahte bir cennet vaadederek katı bir dille insanları kandırmasıysa, onları benimsediği sitemin öncülerinden ayıran şey nedir? Marx ve Engels, ortaya bu tezleri atmasaydı sosyalizm diye bir fikir var olmayacak ve o fikre inananların dünyaya getirdiği karanlık, kanlı bugünler de var olmayacak, dünya ise kendi halinde varlığını devam ettirecek idiyse, aynısı Popper’ın savunduğu liberal fikirler için geçerli değil miydi? Bütün köle isyancılarını, Jakobenleri ve benzer liderleri Popper, tıpkı Marx gibi kör edici ve saptırıcı kahinler, başka kapalı toplum mimarları, özgürlük düşmanları olarak nitelendiriyor olsa gerek. Bu durumda çağdaş insan, ilkel komünal dönemdeki insana kıyasla gelişmişliğini neye borçludur?          Bugün ortodoks olmayan her Marksist, yapmayı umduğu devrimi yapmak için Marx'ın iki yüz yıl önce yazdığı yöntemleri eleştirmesi, bazı yönlerini soyutlaması, üzerine bir şeyler eklemesi ve bir şeyler çıkartması gerektiğini bilir. Tüm bunlara rağmen geleceğin toplumuna dair yapılacak hiçbir tasvir Marx'tan tamamen ayrı düşünülemez. Bu değişimi yapacak olan grup kendini ister Marksist olarak ister Anti Marksist olarak tanımlasın, en azından onu eleştirerek kendini geliştirmiş olacak, dolayısıyla Marx'ın etkisini de üzerinde taşıyacaktır. Bu, Marx'ın bir peygamber olmasından değil, insanların üzerinde olumlu veya olumsuz, doğrulayıcı veya eleştirel, dikkatlerini çekecek bir etki yaratmış olmasındandır. Buradan, belli bir dönemde okları üzerine çekmiş olan herkes liderdir anlamı çıkarılmamalıdır. Lider, yarattığı etkiyle insanlığı ileriye taşıyan kişidir, geriye taşıyan kişi değildir. Geniş ufku ve zekasıyla kendi tezlerini, sorgusuz sualsiz halkın bir kesimine kabul ettiren insan demek değildir. Bu, olsa olsa çoban olabilir. Oysa liderin ileri görüşlülüğü, çağın ilerisindeki fikir yapısıyla sağlam bir etki yaratır, ve kendisinden sonrakilerin de dikkatini çeker. O, öğretileri kabul edilerek olduğu gibi, öğretileri eleştirilerek de insanlara yol gösterir. Nasıl Marx'ın Hegel’e yönelttiği eleştiriler Marksist diyalektiğin köşe taşlarından biriyse, yanlışlamanın köşe taşları da Popper’ın Marksist diyalektiğe yönelttiği ‘’eleştirilerdir’’. Bu Marksizm’in, yanlışlanarak tarihin çöplüğüne gönderilmiş bir atıktan fazlası olması demek değil midir?         


YANLIŞLAMA, VE DİYALEKTİĞİN ORTAK YÖNÜ; ANTİ DOGMATİZM


Popper, sadece birkaç temel önerme kuramla çeliştiğinde kuramı yanlışlanmış olarak göremeyeceğimizi belirtir. ‘’Ancak, (…) kuramla çelişme halinde olan, evrensellik düzeyi düşük görgül bir varsayım öne sürüldüğünde ve sağlandığında kuramın yanlışlığını söyleyebiliriz(1998a; 109,110).’’ Ayrıca ona göre ‘‘Bilimsel yöntemi, bilim öncesi yaklaşımdan ayıran (…) ortadan kaldırmaya aktif katılım, eleştirme, yani yanlışlama denemeleridir(2006; 24,25).’’ Bilimin eleştirel olduğunu da tekrarlar Popper; hatalarını bulmak, ayıklamak ve doğruya yaklaştırmak için varsayımların eleştirildiğinden bahseder (Aktaran; Maden, 2019; 3).         


Popper, reddedilemeyecek ama düzeltilmesi gereken bir yorum yapar; ‘’Bilimsel kuramlarımızın haklılığını hiçbir zaman savunamayız… Fakat onları eleştirel sınamalardan geçirebiliriz(Aktaran; Maden, 2019;3).’’ Bir diyalektikçi bunu şöyle düzeltirdi; ‘’Bilimsel kuramlarımızı savunabiliriz, fakat tamamen emin olamayız ve  onları geliştirebilmek için durmadan bir süzgeçten geçirmek zorundayız.’’         


Popper’ın ‘’Bilim insanı olarak amacımız, nesnel doğruya ulaşmaktır; daha doğruya, daha ilginç doğruya, daha iyi anlaşılır doğruya. Mantıken amacımız kesinliğe varmak olamaz(Aktaran; Maden; 2019,4).’’ sözlerini, Engels’in mektuplarından ve Marx’tan aldığımız cümlelerle kıyaslarsak, Popper’ın bilime bakış açısının bir miktar diyalektiğin bakışıyla örtüştüğünü görürüz. Örtüşmeyen tarafı ise, Popper’ın, bu cümlelerinden çok Diyalektik Nedir’de net olarak gördüğümüz, bilimsel bir teorinin belli bulgularla belli bir düzeyde çelişkisinin ortaya çıkmasından sonra, kuramı daha çok geliştirmek yerine bir kenara bırakmayı tercih etmesi ve deney ve gözlemin diyalektikteki rolünü hiçe sayarak iki zıt öneriden istenilen sonucun elde edilebileceğini düşünmesidir. Popper, diyalektiği mekanizmle benzeştirip mekanizme, bazen diyalektikle uyuşan bir bakış açısıyla savaş açmıştır. Bunu göremeyişinin nedeni ise bahsettiğimiz gibi Marx’ın ve Engels’in, üsluplarının biçimini ikinci konuma indirgemesi ve Popper’ın maddi çıkar hırsıdır.


KAYNAKLAR


Carr, H. E. (2018). Tarih nedir, 22. Baskı. (M. G. Gürtürk, Çev.) İstanbul: İletişim Yayınları.


Engels, F. (2000). Tarihsel materyalizm üzerine mektuplar, 2. Baskı. (Ö. Ünalan, Çev.) Ankara: Bilim ve Sosyalizm Yayınları.


Fromm, E. (1990). Sağlıklı toplum, 2. Baskı. (Y. Salman, Z. Tanrısever, Çev.) İstanbul: Payel Yayınları.


Gülen, K. (2018). Karl Popper, tarih, ve Marksizm. Erişim Tarihi: 27.15.2021, https://www.academia.edu/37837102/Popper_Tarih_ve_Marksizm_docx


Hilav, S. (2014). Diyalektik düşüncenin tarihi, 2. Baskı. İstanbul: YKY Yayınları.


Kabakçı, S. (2019). Karl Popper ve yanlışlamacılığı. Erişim Tarihi: 17.08.2021, Madde, Diyalektik ve Toplum, Cilt:2(Sayı 3), Sayfa aralığı; 187,197.


Maden, M. (2019). Karl Popper felsefesinde bilimsel doğrular ve yanlışlanabilirlik ilkesi. Erişim Tarihi: 31.05.2021, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/712420


Magee, B. (1990). Karl Popper’ın bilim felsefesi ve siyaset kuramı, 2. Baskı (M. Tunçay, Çev.) İstanbul: Remzi Kitabevi.


Marx, K. (2016). Demokritos ve Epiküros’un doğa felsefeleri, 3. Baskı. (H. Demirhan, Çev.) Ankara: Sol Yayınları.


Popper, K. (1989). Açık toplum ve düşmanları, 2. Baskı. (M. Tunçay, Çev.) İstanbul: Remzi Kitabevi.


Popper, K. (1998a). Bilimsel araştırmanın mantığı, 1. Baskı. (İ. Aka, İ. Turan, Çev.) İstanbul: YKY Yayınları.


Popper, K. (2006). Hayat problem çözmektir, 2. Baskı. (A. Nalbant, Çev.) İstanbul: YKY Yayınları.


Popper, K. (1998b). Tarihselciliğin sefaleti, 2. Baskı. (S. Orhan, Çev.) İstanbul: İnsan Yayınları.


Sol Haber. (2018). İngiltere Merkez Bankası Başkanı’ndan yeni ‘uyarı’: Marksizm yeniden yükselebilir… Erişim Tarihi: 22.08.2021, https://haber.sol.org.tr/dunya/ingiltere-merkez-bankasi-baskanindan-uyari-marksizm-yeniden-yukselebilir-235157


Stalin, J. (1997). Leninizmin sorunları, 1. Baskı. (İ. Yarkın, S. Kaya, S. N. Kaya, Çev) İstanbul: İnter Yayınları.