Bir Ferhani Biçem Yahut Bektaşi Bir Punklık
Günlük: Uzunluğu kısalığı söz konusu olmaksızın, günü gününe yazılan ve genellikle tarih konulan, yayımlanması pek düşünülmediği için içten olan, anıya yakın olmakla birlikte, anının yaşadıktan sonra yazılmasına karşılık, günü gününe ve düzenli olarak yazılmasıyla ondan ayrılan yazı türü. İnternette küçük bir aramayla ulaştığım günlük tanımı. Hepimiz ilkokulda öğretmenlerimizin yönlendirmesiyle günlük tutma deneyimleri yaşamışızdır. Şahsen bu konuda asla istikrar sağlayamayan biri olarak düzenli günlük tutan insanlara hep gıpta etmişimdir. Bu yazıda ise sizlere alışılmışın dışında bir günlük deneyiminden bahsedeceğim. Nazım dilde yazılan bir günlük veya yaşanılan günün şiir olarak yazıya dökülmesi... Bunu herhangi bir kişi yapsaydı şaşkınlığım epey uzun sürerdi ki yine de kısa sürdüğünü söyleyemem. Burada mevzubahis kişi Ferhan Şensoy olunca insan nispeten daha kolay adapte oluyor.
Bazı insanlar, bazı özellikleriyle öyle sivrilmişlerdir ki onların mahir olduğu diğer alanlar maalesef gözden kaçmış veya hak ettiği ilgiyi görememişlerdir. Ben de hem kendi çevremden yola çıkarak hem de büyük çoğunluğu nispeten yakın dönemde basıldığı için büyük usta Ferhan Şensoy'un "destelerinin" bu tanıma uyduğunu düşündüğümden onlardan bahsetmek istedim.
“gecedeste gündeste’nin
hem devamı hem tamamlayanı
geri dönüşlerle dolu
çocukluğa yolculuklarla örülü
bir gün çıkıverir babam
al oğlum
bunlar senin çocukluk defterlerin
cıgara paketi boyut
banka ajandalarına
yazılmış günlük notlar
saklamıştır babası büyüyünce vermek üzere oğluna
çocuk aşklar dökülürler saçılırlar
çocukluğum kokan
ziraat bankası cep takvimlerinin içinden
baba evi masasının üstüne
oysa yayınlanmıştır gündeşte
tozlu bir dosyadan çıkar
şirin ünye-akkuş gazetesinden kesilmiş
hüsam’ın günlüğü
bak babacığım bunlar benim ilk şiirlerim” ¹
Gündeste, Gecedeste, Dündeste, Derdeste ve vefatından sonra yayımlanan Ferdeste kitaplarını alışılageldik bir tanıtım olarak değil de bende uyandırdığı hisler doğrultusunda bu satırlara taşımaya çalışacağım. Ferhan Şensoy'un tiyatroda kapladığı alan öznel bir yargıdan ziyade nesnel bir yargı olarak tartışma götürmeyecek biçimde çok büyüktür. Gerek yazdığı oyunlar gerek sahnede devleşmesiyle Türk tiyatrosuna silinmeyecek izler bırakmıştır. Yine Ferhan Şensoy yazının amacı olan "Deste" serisine dahil olan kitaplarında da bu kez de şiirleriyle devleşmektedir.
Günlüğün tanımına uygun olacak biçimde yaşadığı günleri satırlara aktaran büyük usta satırlara aktarma işini ise yine alışıldığın dışında herhangi bir kronolojiye uymadan gerçekleştirmiştir. Bu satırlarda ise ailesine, aşklarına, tiyatroya, politikaya yani hayatına dair her şeye yer vermiştir. Bunların yanı sıra hayatından geçerek bir şekilde onu etkilemiş ve Türk edebiyatında, tiyatrosunda, sinemasında, müziğinde etkili olan insanlara da yer vererek bir anlamda okurlarını da Türkiye'nin de geçirdiği süreçlere kendi penceresinden dahil etmiştir. Bu yolculukta Tahir Alangu’dan Haldun Taner’e, Savaş Dinçel’den Erol Günaydın’a ve daha isimlerini sayamayacağımız birçok değerli isme rastlama şansını elde etmekteyiz.
Bir yandan Ferhan Şensoy’un yaşantısına dahil olurken bir yandan da yaşantısındaki değişimleri gözlemleme imkanı buluyoruz. Her kitap farklı dönemlerde yazılmış şiirleri içermesine karşın zaman zaman geçmiş dönemlerine ait şiirlerine de rastlayabiliyoruz. Örneğin 2021 yılında basılan Derdeste kitabı 2000’lerin başından itibaren yazılmış şiirleri içerse de akış içerisinde bir anda sizi 1967 yılına götürebiliyor. Bu da bizlere, ustanın içsel yolculuğu esnasında kendi duraklarına şahit olma imkanı tanıyor.
“ben buna şiir diyorum
bildiğiniz şiirle ilgisi yok
bir ardıma baktım ki bir uzun şiir
ben kendime şair diyorum
böyle hitabeden yok
ağbi diyorlar
bildiğiniz ağbilerle ilgisi yok
günlerimi desteledim
sonra kardım yaşanmış bir oyunun kağıtları
olup biten bu
şairlik sizin olsun
büyüyünce
gecedeste
yazacağım hü
beş mayıs seksenbeş sabah ezanı” ²
Dönemsel farklar gereği her kitaba hakim olan tema da değişiklik göstermekte. 1986 yılında basılan serinin ilk kitabı Gündeste’de ilk gençlik döneminden 30'lu yaşlarının ortasına kadar bir dönemini bizlere açan Ferhan Şensoy’un hevesi, yaşama arzusu, hayatta kalma mücaelesi, kariyerinin mihenk taşlarından olan oyunların yazım süreçlerine rastlayabilirken serinin üçüncü kitabı olan Dündeste’de ise hayatındaki insanların özellikle de babasının kaybının etkisiyle büyük bir özlem temasının hakim olduğu gözlemlenmektedir. Gecedeste, Gündeste ile tema olarak paralellik gösteren bir kitaptır. Sırasıyla serinin son iki kitabı olan Derdeste ve Ferdeste’yi okuduğumuzda ise AKP iktidarı süresince ülkenin yaşadığı dönüşümün çok ciddi yer kapladığını görmekteyiz. Tüm seri içerisinde politik olayların görece en fazla yer kapladığı kitaplardır. Bu kitaplar ağırlıklı olarak 2000 sonrası dönemde yazılmış şiirleri içerdiğinden AKP döneminin başlangıcıyla Türkiye’nin girmiş olduğu cenderenin ustaya da sirayet ettiğini, kendisinin de zaman zaman umutsuzluğa kapıldığını görmekteyiz. Özellikle artan gericilik, yargı bağımsızlığını tehlikeye girmesi gibi konulara çokça değinmektedir. Ek olarak özel tiyatrolardan alınan vergilerin ne gibi zorluklar yarattığına da birinci ağızdan şahit olmaktayız. Serinin son kitabı Ferdeste’ye ayrıca gelecek olursak bu kitap maalesef Ferhan Şensoy’un sonsuzluğa yolculuğundan sonra basılmıştır. Bu kitapta büyük ustanın son dönemlerinde yazdığı şiirlerin yanı sıra geçmiş dönemlerde yazılan şiirler de önemli bir yer tutmaktadır. Şiir yazma sürecinde öykündüğü insanlara da açık şekilde selam veren Ferhan Şensoy’un ilk yazma deneyimlerinden örnekleri de yine bu kitapta bulmak mümkün. Son olarak ülkemizin dönüm noktalarından olan ve günümüzde yargılanmaya çalışılan “Gezi”yi selamladığı şiirleri de bu kitapta yer almaktadır.
“izmir’deyim şükür
haziranın yirmibeşi
yıl ikibinbibergazı
yani ikibinonüç yılı
karşıyaka’da ferhangi şeyler
karargah ontur otel gazi bulvarı
hoşgeldin ziyaretindeler
izmirli muhalif kumrular
pencere denizliğinde saf tutmuşlar
slogan atıyorlar
gakguk gukkuruk
anladığım kadarıyla
tayyip istifa
çün fakir biraz kumruca bilirim
fena tutuşmuş izmir’de
direnişin yangını
çoktan sarmış ateş bacayı
halk sarmaş dolaş
gaz sıkarak su sıkarak sönmez bu yangın
devrim devrim bakıyorlar
izmirli muhalif kumrular” ³
Türk tiyatro geleneğinin önemli unsurlarını modern tiyatronun getirdikleriyle birleştirerek ve kendince yorumlayarak bir ilerleme gerçekleştirmiş, bunu yaparken de kendine has tarzıyla kelimelerle oynayarak Ferhan Şensoy’a özgü diyebileceğimiz dili yaratmıştır. Bu dili seriye ait kitaplarda da kullandığını gözlemlemek mümkün. Kitaplarda dolaylı anlatımın ötesinde dolaylı anlatımla sınırlı kalmayacak şekilde kelime oyunlarının hakim olduğu hatta şiirin dilde yarattığı alan sayesinde bu üslubun zirvesine ulaştığını gözlemliyoruz. Kitaplardaki şiirlerde Bektaşi nefeslerinden, deyişlerinden aşina olduğumuz “hü” kavramı kendisine çokça yer bulmaktadır. Burada yine yaşadığı coğrafyanın kültürüne dair enstantaneleri eserlerinin bir parçası yaptığını gözlemlemekteyiz.
Kitaplardaki en çok hoşuma giden noktalardan biri de bazı şiirlerde ise tarihler doğrudan değil de siyasal gelişmelerle, önemli olaylarla veya önemli insanların yaşantılarındaki çeşitli yıldönümleriyle ifade edilmektedir. Bu nedenle o günün tarihini merak edip öğrenebilmek adına gelişmeleri, olayları veya kişileri çokça araştırmak durumunda kaldığımı da sizlerle paylaşmak isterim. Sadece okurken değil, okuduktan sonra da merak dürtünüzün canlı kaldığı, büyük ustanın dolu dolu geçirdiği ömründeki önemli anlara şahit olabileceğiniz eserlerden bahsettim bugün. Bu kitaplara ek olarak kendisinin deyimiyle “özgeçmişsel ırmak romanlar” olan Kalemimin Sapını Gülle Donattım ve Başkaldıran Kurşun Kalem kitaplarını da okumamış olanlara önermek isterim. Belki onlarla ilgili de bir yazı gelir kim bilir.
Kaynakça
1: Ferhan Şensoy, 2019, Gecedeste, sf. 10
2: Ferhan Şensoy, 2017, Gündeste, sf. 286
3: Ferhan Şensoy, 2022, Ferdeste, sf. 94