Kapitalizm ve İşçi Göçü


Özgür Şahin 10.05.2022

Lenin'in bu yazısı, Pravda gazetesinin 29 Ekim 1913 tarihinde yayımlanan 22. sayısında yer almıştır ve V.I. mahlası ile kaleme alınmıştır. Yazıda Lenin işçi göçü meselesini küresel emperyalist-kapitalist sistemin dolayımında bir olgu olarak incelemiştir. Yazının ilk göze çarpan yanı kullanılan ampirik verilerin kapladığı alan olduğundan, yalnızca kısa nesnel bir tahlilmiş izlenimi verebilir. Ancak gerçekten okunduğunda, her bir paragrafın göçmen işçiler konusunda ve bu konunun dolayımında olduğu emperyalist dünya sistemi konusunda komünist siyasi duruşa işaret ettiği görülecektir. Bahsedilen komünist siyasal duruş en iyi ve en belirgin biçimde yazının son cümlesinde anlatılmıştır. Yazının, bu içeriği sebebiyle, geçtiğimiz aylarda çeşitli burjuva gerici (ve hatta açıkça faşist) siyasi örgütlenmelerin göçmen işçilere veya genel olarak göçmenlere dair yaydıkları söylevin karşısında işçi sınıfının siyasetinin bu konuda tarihsel olarak takındığı tavrın ne olduğunu ve konunun bağlamını nasıl bir yöntemle irdelediğini ortaya koymak için çevirilmesi gerektiğini düşündük. İyi okumalar.




Kapitalizm ulusların göçünün özel bir biçimine yol açmıştır. Hızla gelişen sınai ülkeler, geniş çaplı makineleşmeyi ortaya çıkararak ve geri kalmış ülkeleri dünya pazarından sürerek yurtta ücretleri ortalama oranın üzerine yükseltiyorlar ve böylece geri kalmış ülkelerden işçileri çekiyorlar. 


Dolayısıyla yüz binlerce işçi, binlerce verst yol kat ediyor. Gelişmiş kapitalizm onları zorla kendi yörüngesine çekiyor, yaşadıkları taşralardan koparıyor, dünya-tarihsel harekete katıyor ve güçlü, birleşik, uluslarası bir fabrika sahipleri sınıfıyla karşı karşıya getiriyor. 


Zorlu yoksulluğun tek başına insanları yerli oldukları toprakları terk etmeye mecbur bıraktığına ve kapitalistlerin göçmen işçileri en edepsiz biçimde sömürdüğüne şüphe yok. Fakat yalnız gericiler ulusların bu çağdaş göçünün ilerici önemine gözlerini yumabilir. Sermayenin boyunduruğundan kurtuluş, kapitalizmin daha ileri gelişimi ve bu gelişime dayanan sınıf mücadelesi olmadan imkansızdır. Ve kapitalizmin, yerel yaşamın köhnemiş alışkanlıklarını yıkarak, ulusal sınırları ve önyargıları yıkarak, Amerika’da, Almanya’da vs. tüm ülkelerden işçileri devasa fabrikalarda ve madenlerde birleştirerek bütün dünyanın emekçi halk kitlelerini içine çektiği mücadele budur. 


Amerika işçi ithal eden ülkelerde başı çeker. Aşağıda Amerika için göç rakamlarını gösteriyor:


1821-30 


99.000 


1831-40 


496.000 


1841-50


1.597.000 


1851-60 


2.453.000 


1861-70 


2.064.000 


1871-80 


2.262.000 


1881-90 


4.722.000 


1891-1900 


3.703.000 


1901-09 


7.210.000 



Göç devasa boyutlardadır ve büyümeye devam etmektedir. 1905-09 arası beş yıllık süre boyunca Amerika’ya girmiş (sadece Birleşik Devletler kastedilmektedir) ortalama göçmen sayısı yıllık bir milyondan fazladır. 

Amerika’ya göç edenlerin memleketlerindeki değişime dikkat etmek ilginçtir. 1880’e kadar sözümona eski göç, yani Büyük Britanya, Almanya, ve kısmen İsveç gibi eski medeni ülkelerden gelen göç, baskın gelmiştir. Hatta 1890’a kadar Büyük Britanya ve Almanya toplam göçmenlerin yarısından fazlasını sağlamıştır. 


1880 sonrasında Doğu ve Güney Avrupa’dan, Avusturya, İtalya ve Rusya menşeli yeni göçte ani muazzam bir yükseliş olmuştur. Bu ülkelerden Birleşik Devletler’e göç eden insanların sayısı aşağıdaki gibidir:


1871-80 


201.000 


1881-90 


927.000 


1891-1900 


1.847.000 


1901-09 


5.127.000 



Dolayısıyla, eski dünyanın en geri kalmış ülkeleri, diğerlerinden çok toplumsal yaşamın tüm dallarında feodalizmin kalıntılarını sürdürenleri, adeta zorunlu medeniyet dersi alıyor. Amerikan kapitalizmi geri kalmış Doğu Avrupa’dan (Rusya da buna dahildir ki 1891-1900 arası 594.000 ve 1900-09 arası 1.410.000 göçmen sağlamıştır) milyonlarca işçiyi yarı-feodal koşullarından koparıyor ve proletaryanın ileri, uluslarası ordusunun saflarına katıyor. 

Geçen sene İngiltere’de ortaya çıkmış, oldukça aydınlatıcı bir kitap olan Göç ve Emek’in yazarı Hourwich, bazı ilginç gözlemlerde bulunuyor. Amerika’ya göç eden insanların sayısı özellikle 1905 devriminden sonra artmıştır (sırasıyla 1905-1.000.000; 1906-1.200.000; 1907-1.400.000; 1908 ve 1909-1.900.000). Rusya’da çeşitli grevlere katılmış olan işçiler Amerika’ya kitlesel grevin daha cüretkar ve daha agresif ruhunu tanıttılar. 


Rusya giderek daha da geriye düşüyor, en iyi işçilerinin bazılarını yabancı ülkelere kaptırıyor; Amerika giderek daha da hızlı ilerliyor, tüm dünyanın emekçi nüfusunun en dinç ve sağlam kısımlarını alıyor.[1] 


Birleşik Devletler’e az çok ayak uyduran Almanya, işçi ihraç eden bir ülkeden yabancı ülkelerden işçileri çeken bir ülkeye dönüşüyor. 1881-90 arası on yıl boyunca Almanya’dan Amerika’ya göç eden göçmenlerin sayısı 1.453.000 idi; fakat 1901-09 arası dokuz yıl boyunca 310.000’e düşmüştür. Bununla birlikte Almanya’daki yabancı işçilerin sayısı 1910-11’de 695.000 ve 1911-12’de 729.000 idi. Bu göçmenleri mesleklerine ve memleketlerine göre ayıracak olursak aşağıdaki tabloyu elde ederiz:




1911-12’de Almanya’da çalışan yabancı işçilerin sayısı (bin) 




Tarım 


Sanayi 


Toplam 


Rusya’dan 


274 


34 


308 


Avusturya’dan 


101 


162 


263 


Diğer ülkelerden 


22 


135 


157 


Toplam 


397 


331 


728 



Ülke ne kadar geri kalmış ise sağladığı “vasıfsız” tarım işçisi sayısı o kadar büyüktür. Gelişmiş uluslar adeta en iyi ücretlere sahip meslekleri kendileri kapıp, en kötü ücretlere sahip meslekleri yarı-barbar ülkelere bırakıyorlar. Genel olarak Avrupa (“diğer ülkelerden”) Almanya’ya 157.000 işçi temin etmiştir, ki bunların onda sekizinden fazlası (157.000 içerisinden 135.000) sanayi işçisidir. Geri kalmış Avusturya’nın temin ettiği işçilerin sadece altıda onu (263.000 içerisinden 162.000) sanayi işçisidir. Aralarında en geri kalmış ülke olan Rusya’nın sağladığı işçilerin sadece onda biri (308.000 içerisinden 34.000) sanayi işçisidir. 
Dolayısıyla, Rusya geri kalmışlığı için her yerde ve her şeyde cezalandırılmaktadır. Fakat nüfusun geri kalanı ile karşılaştırıldığında, bu geri kalmışlık ve barbarlık halinden diğer hepsinden daha çok sıyrılıp kurtulan, yerli oldukları toprakların bu “pek hoş” özelliklerine karşı diğer hepsinden daha çok savaşan ve tüm dünyanın işçileriyle tek bir uluslarası kurtuluş gücünü oluşturmak üzere diğer hepsinden daha çok kenetlenmiş olan da Rusya’nın işçileridir. 
Burjuvazi, onların birleşmesinin önüne geçmek çabasıyla bir ulusun işçilerini bir ötekininkilere karşı kışkırtır. Bütün ulusal sınırların kapitalizm tarafından yıkımının kaçınılmaz ve ilerici olduğunun farkında olan sınıf-bilinçli işçiler, geri kalmış ülkelerden işçi yoldaşlarını aydınlatmaya örgütlemeye yardımcı olmaya çalışıyorlar.

[1] Amerika kıtasındaki Birleşik Devletler dışındaki diğer ülkeler de hızla ilerliyor. Geçtiğimiz sene yaklaşık 250.000 kadar göçmen Birleşik Devletlere girmişken; Brezilya’ya 170.000 ve Kanada’ya 200.000 üzerinde göçmen girmiştir, toplam sayı da geçtiğimiz yıl için yaklaşık 620.000 kadardır.